Karamanlı Esra Demir, evlendikten sonra eğitim hayatına devam etmedi. Pandemi sebebiyle eşinin işleri kötüleşince, okulu bıraktığına pişman olan Esra Hanım, çevresindekilerin “Dört çocukla yapamazsın.” diyenlere inat sınava girerek Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Çocuk Gelişimi Bölümü’ne yerleşti. Okul ve ev arasında mekik dokuyan Esra Hanım, bir yandan derslerine hazırlanırken bir yandan da ev işleri ve dört çocuğunun dersleriyle ilgilendi. Çok zaman geceleri uykusuz kalarak eğitim hayatını tamamlayan Esra Hanım, mezuniyet töreninde diplomasını dört çocuğunun elinden aldı. Bu süreçte çocuklarına verdiği mesajın çok önemli olduğunun altını çizen Esra Hanım, eğitim hayatına devam etmeyi isteyen ama hem sorumluluklarından hem de toplum baskısından cesaret edemeyen kadınlara da şunları söyledi: “Hiçbir zaman geç değil ve asla pes etmeyin.”
LİSEYİ BİTİRİNCE HEMEN EVLENDİ
Lise yıllarında tanıştığı eşine âşık olan Esra Hanım, ailesinin “Eğitimini bırakma.” nasihatlerini dinlememiş ve lise biter bitmez evlenmiş:
“Ben Karamanlıyım. Babam köy muhtarı, annem ev hanımı. Nefise Sultan Kız Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Çocuk Gelişimi Bölümünü okudum. Lise yıllarımda yakın bir arkadaşımın kuzeni olan eşimle tanıştım. Birbirimizi çok sevdik. Babam asla vermek istemedi, çok karşı durdu. Çünkü babam her zaman bizim okumamız taraftarıydı. Bize hep, ‘Hiç durumum olmasa ceketimi satar, yine de sizi okuturum.’ derdi… Aslında ben de okumayı her zaman çok seviyordum. Derslerim her zaman çok iyiydi. Ama aşk daha ağır bastı. Lise biter bitmez evlendim ve ev hanımı oldum.”
“EVCİLİK OYNARKEN HEP ANNE OLURDUM”
Küçükken evcilik oynarken her zaman anne rolünü üstlenen Esra Hanım’ın en büyük hayali anaokulu öğretmeni olmakmış:
“Benim küçüklük hayalim anaokulu öğretmeni olmaktı. Evcilik oynarken hep anne rolünde olurdum. Oyun sırasında da boy boy çocuklarım olurdu hep. Zaten çocukları çok sevdiğim için lisede de çocuk gelişimi bölümünü seçtim. 9 yaşlarındayken apartmanda bir komşumuz vardı. Apartmanın altında giyim dükkânı vardı. Orada hem çocuklarıyla ilgilenir hem çalışırdı. Ben o dönemlerde onun çocuklarıyla ilgilenirdim. Çocuklar acıkırdı, eve çıkarırdım. Yemek hazırlar, çocukları yedirir, yıkar, uyuturdum. Çünkü daha o zamanlardan çocuk çok severdim. Bu yüzden çok çocuğum olsun istedim. İlk çocuğum evlendiğim yıl oldu. 18 yaşında hamile kaldım, 19 yaşında doğurdum. Diğerini 20 yaşında doğurdum. Arka arkaya oldu hep… Şimdi dört çocuğum var. Hayal ettiğim mesleğin provasını evde yaptım sayılır.”
BİR EV, 5 ÖĞRENCİ
Eşinin işleri bir dönem kötüye gitmeye başlayınca, ona destek olamadığı için çok üzülen Esra Hanım, okuyup hayal ettiği mesleği yapmaya karar vermiş:
“Erken yaşta evlendiğim için üniversite hayalimi erteledim ama bir gün gerçekleştireceğimi biliyordum. Birçok zorluk yaşadık hayatımızda ve bu yaşananlar aslında benim hayalimi gerçekleştirmeme yöneltti. Bir dönem eşimin işleri kötüye gitti. O dönem ona destek olamadığım için çok üzüldüm. ‘Keşke mesleğim olsaydı da destek olsaydım.’ dedim. Ve bu düşünce, zaten içimde olan bir şeylerin kıvılcımını ateşledi… Yeniden sınava girdim ve Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Çocuk Gelişimi Bölümü’ne yerleştim. Bu süreçte eşim hep yanımda oldu. Bir evde beş öğrenci olduk. Beş kişiyi okutmak onun için de kolay olmadı…”
“ÇOCUKLARIM İÇİN BAŞARDIM”
Okula başladıktan sonra defalarca vazgeçmenin eşiğine gelen Esra Hanım, temel motivasyonunu şöyle açıklıyor: “Çocuklarım için başardım”:
“Üniversiteye yeniden döndüğümde insanlar, ‘Yapamazsın.’, ‘Dört çocukla okumak da neymiş.’, ‘Yok artık.’ gibi çirkin yorumlarda bulundular. Ama ben bunların hepsini duymazdan geldim. Okulda da bazı hocalarımdan benzer yorumlar aldım. Kulaklarımı kapattım ve yapmak istediğim şeye odaklandım. Kendime güvendiğim için bu yorumlar beni hiç etkilemedi…
Bu yolda bazen öyle anlar yaşadım ki gerçekten defalarca vazgeçmenin eşiğine geldim. Çünkü her şey o kadar yoğun geliyordu ki yapamayacağım, üstesinden gelemeyeceğim diye hissettiğim anlar oldu. İçimden bir ses “Bu kadar şeyin üstesinden gelmek zor.” dese de diğer bir ses, “Başaracaksın, yapacaksın.” diyordu.
Okula giderken çoğu zaman uykusuzdum. Bazen ders çalışırken biri hastaydı, diğerinin ödevlerine yardım etmem gerekiyordu. Ev işleri, sorumluluklar… Bazı günler sadece ayakta kalmak bile bir başarıydı. Kendimi yetersiz, tükenmiş hissettiğim çok oldu.
Bir dönem okulumu dondurmak zorunda kaldım. Dedem Alzheimer olmuştu ve herkes çalıştığı için bakımı bana kaldı. Yaklaşık bir yıl benim evimde kaldı. O süreçte okula devam edememek beni çok üzdü. Düzeni tekrar kurduktan sonra okula devam ettim. Bu kez kararlıydım bitirmek için. İçimde sessizce büyüyen bir güç vardı: “Yapabilirim.”
Çünkü bu sadece bir diploma değil, çocuklarıma bırakacağım en kıymetli mirastı: Vazgeçmemek.
Sonuçta ne yaşarsam yaşayayım, çocuklarımın hayallerimden vazgeçmediğimi ve başardığımı görmesini istedim. Her zorluğun içinde bir güzellik vardı. Çocuklarım, ‘Anne, yine mi okul?’ dediğinde gülümsedim. Çünkü bilsinler istedim: Anne olmak, hayallerden vazgeçmek demek değil.
Bugün geriye baktığımda, en büyük başarım bir üniversite bitirmek değil… Dört çocukla birlikte bunu başarmış olmak. Ben çocuklarım için başardım.”
“ÇOCUKLAR, BEN ÖĞRETMEN OLDUM”
“Üniversitede düzenlenen diploma töreninde, diplomamı çocuklarım Sami (12), Zeynep (11), Murat (8) ve Alparslan’ın (6) elinden aldım. Çocuklarım da mezuniyet kıyafeti giyerek sahneye çıktı. Bu kadar gururlandığım başka bir an hatırlamıyorum. Hafızamızdan silinmeyecek bir andı.
Diplomamı aldığım hafta iş görüşmesine gittim ve Yenişehir Anaokulu’nda kulüp öğretmeni olarak işe alındım. Görüşmeden çıkar çıkmaz çocuklara koşup, ‘Çocuklar, ben öğretmen oldum.’ dedim. Ben