12 Eylül sonrası Faşizm yaftası ile yargılanan Başbuğ Alparslan Türkeş’e yönelik yapılan suçlamalara karşı mahkemede yapmış olduğu savunması bugün dahi ders alınacak nitelikte olduğunu kaydeden Türk Ocakları Karaman Şube Başkanı Yunus Turan, yazılı yaptığı açıklamada; “Alparslan Türkeş Savunmasında o günün Mahkeme Heyetine ve bu günün gençlerine adeta Türk Milliyetçiliği dersi vermiştir. Türkçülük fikir akımının tarihsel sürecinden ve Türk Ocaklarının kurucularının Atatürk ile olan yakın bağını, bu vatana ve millete yapmış olduğu hizmetleri anlatmıştır.” dedi.

Turan, Başbuğ Alparslan Türkeş’in savunmasını şöyle yayınladı; 

“Sayın Savcı iddianamenin baş tarafında, sayfa 119’da “Örgütün Düşünce Yapısı, Genel Tarihi Süreç İçinde Benzer Fikir Akımlarının gelişimi” başlığı altında Nazizmin, Faşizmin Almanya’da ve İtalya’daki gelişmesini hikâye etmeye çalışmış. Ve benzer fikir akımı diyor. Hiçbir benzerliği yoktur…”

“Buradan alıyor, Malazgirt Zaferi’nden bahsediyor. Ondan sonra 1908’de Türk Derneği’nin kurulduğundan daha sonra Türk Yurdu Cemiyeti’nin kurulduğundan bahsediyor, daha sonra Türk Ocağı’nın kurulmasından bahsediyor. Peki, bunu niye faşistlikle suçluyor anlamıyorum. Bunların faşizmle hiçbir alakası yok. Bunlar kurulduğu, faaliyete geçtiği zaman dünya üzerinde faşizm kurulmamış. 

Sonra bu dernekleri kim kurmuş? Türk Derneği’ni Yusuf Akçura ismindeki Türk âlimi kurmuş. Yusuf Akçura Bey, Kazan Türklerinden bir Türk. Gençliğinde Türkiye’ye geliyor, Harp okuluna giriyor. Harp Okulu’ndan subay çıkıyor. Yüzbaşı rütbesine kadar Osmanlı Ordusu’na hizmet ediyor. Sonra Abdülhamit istibdadına karşı olduğu için Fizan’a sürülüyor, Libya’ya sürülüyor. Sonra oradan kaçıyor, Paris'e gidiyor, Sorbon Üniversitesinde doktora yapıyor, oranın öğretim üyesi kadrosuna giriyor, daha sonra da Atatürk’le tanışıyor. Atatürk, Falih Rıfkı Bey’in Çankaya isimli eserinde 565. sayfada söylediğine göre, “Yusuf Akçura Beyle karşılaştığımda imtihan heyecanı duyuyorum” diyor. Ondan sonra hiç ayrılmıyorlar, beraberler. Türk Tarih Kurumu'nu bu zata kurduruyor. Atatürk. Ölünceye kadar da bu zatı Türk Tarih Kurumu Başkanlığı’nda bulunduruyor. Yani Türk Derneği’ni kuran bu zat daha sonra Türk Ocaklarını kuranlardan birisidir.”

Türk Ocaklarını kuranlardan bir diğeri Hamdullah Suphi Tanrıöver’dir. Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı arkadaşlarındandı. Milli Kurtuluş Savaşı döneminde Milli Eğitim Bakanı olan zat ki, bu zatın Milli Eğitim Bakanlığı sırasında istiklal Marşı kabul edilmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde İstiklal Marşı'nı kürsüden bu zat okumuştur. Atatürk’ün çok yakın arkadaşıdır. 

İngilizler Birinci Cihan Savaşı’nın sonunda İstanbul'u işgal ettikleri zaman Türk Ocaklarını kapatıyorlar. Onu istemiyorlar. Çünkü Türk Ocakları Türk Milliyetçiliğini ifade ediyor. Onu kendi menfaatlerine uygun bulmuyorlar. Fakat daha sonra 1924’te Atatürk’ün emriyle Ankara’da kuruyorlar Türk Ocaklarını"

“Türk Ocakları’nın kurucularından bir diğeri Milli Şair Mehmet Emin Yurdakul Bey’dir ki bu zat da Kurtuluş Savaşı’na katılmak üzere İnebolu’ya geldiği zaman Atatürk’ün kendisine çektiği telgraf var. “Sizi milli şairimiz olarak Türk Milleti’nin mübarek babası olarak selamlıyorum” diyor telgrafta. Türk Ocağı'nın kurucuları bunlardır.”

“Savcı bunları bizim 9 Işıkçı görüşün, milliyetçi görüşün tarihinde yer almış teşekküller olarak takdim ediyor, doğrudur. Elbette onların icraatından, eyleminden, fikirlerinden yararlandık. Bütün Türk Milliyetçiliği yararlandı.”

“Türk Ocakları’nı kuranlardan bir diğer zat, Ziya Gökalp Bey’dir. Ziya Gökalp Bey büyük bir düşünürdür. Türk Milliyetçiliğinin ilmini yapmıştır, sosyologdur. İngilizler kendisini tutuklamıştır, Malta'ya sürmüşlerdir. 1921 yılında Malta’dan dönmüş, Diyarbakır’a gelmiştir ve orada yine savcının iddianameye alıp suçladığı Küçük Mecmua'yı çıkarmıştır. Küçük Mecmua Ziya Gökalp Bey’in çıkardığı mecmuadır. Küçük Mecmua. Faşist Mecmua değildir. Ziya Gökalp Bey de faşist değildir. Atatürk Ziya Gökalp Bey’i çok sever, takdir ederdi. Diyarbakır’dan O’nu Ankara’ya getirmiştir. Ankara’da kurduğu Tercüme ve Telif ve Kültür Kurumu’nda görevlendirmiştir. Daha sonra 1923 yılındaki seçimlerde Diyarbakır’dan milletvekili seçtirmiştir. Meclis’e getirmiştir Ziya Gökalp’ı.”

“Şimdi Atatürk’ün Türk Ocağı delegelerine hitabını okuyorum:

“Biz doğrudan doğruya milliyetperveriz ve Türk Milliyetçisiyiz. Cumhuriyetimizin mesnedi Türk camiasıdır. Bu camianın efradı ne kadar Türk harsıyla meşbu olursa o camiaya istinat eden cumhuriyet de kuvvetli olur. Türk Ocakları, teessüsleri tarihinden itibaren çok yüksek hizmetler ifa etmişlerdir. Bu mesaide devam ediniz ve avdetinizde benim tarafımdan arkadaşlarınıza selamlarımı söyleyiniz.”

‘İşte, iddianamenin “faşist” diye itham ettiği Türk Ocağı bu..."

”... Bunların faşizmle hiçbir alakası yok. Bizim de yok. Ama iddianamede bunlar ağır bir itham altına alınmıştır. Hadi bizi suçlasa razıyım. Ona bir şey demeyeceğim. Ama Türk Ocağı’nı katıyor işin içine, Türk Derneği’ni katıyor, Türk Yurdu’nu katıyor. Ondan sonra da kendi kendine yorum yapıyor. ‘Atatürk bunları tasvip etmiyordu’ diyor. Şunu söyledi, bunu söyledi. İşte Atatürk’ün söyledikleri burada...”