Karaman Eğitim Bir Sen Şube Yönetimi adına Memur Sen İl Temsilcisi ve Eğitim Bir Sen Şube Başkanı Yunus Özdemir'in basın açıklaması;
                  
1 Nisan günü savcımız Mehmet Selim Kiraz şehit edilmemiş olsaydı; Türk Eğitim Sen Karaman Şubesinin açıklamasına gülebilirdik. Ama acılıydık gülemedik sadece acı acı tebessümle yetindik. Ve zannettik ki o gün sıcağı sıcağına tes de ilimizde 4 yıl görev yapmış Selim savcımızın haince şehit edilmesini kınayan bir açıklama yapıyor. Öyle değilmiş arkadaşlar hala Ermenek’te 21 Mart günü bayrağa selam vermeden geçen kuşun yuvasını dağıtmakla meşgullermiş. Herhalde andımızın kaldırılmasına olan hınçlarını da o kuştan almak için fırsat kolluyorlardı. Haklılar bu büyük cürümleri işleyenleri sadece kınamak yetmez. Çünkü Ermenek’te yaşadığımız bayrağa saygısızlık(!) olayından sonra, borsanın düştüğü, doların tavan yaptığı, ekonominin rayından çıktığı tespit edilmiş. Ama Allah’tan arkadaş hakkında açılan jet soruşturmayla her şey tekrar düzelmiş, enflasyon inmiş, ekonomik istatistikler düzelmiş, hatta alınan haberlere göre Ortadoğu’daki savaş bile birkaç günlüğüne durmuş. Bu arkadaşa 28 Şubat dönemlerinden bile daha hızlı soruşturma açılmış olmasında bunun büyük etkisi vardır tabiî ki. Ama yinede bu normalleşme uzun sürmeleyebilir, biz tedbirimizi şimdiden almalıyız: Mesela; Ermenek meydanında asılsın bu arkadaş, güneş tanrısına kurban verilsin, birkaç yıl bolluk ve bereket içinde yaşarız, devletimiz çatırdamaz, darbe severlerimiz birkaç sene yataklarında huzur içinde uyurlar. Her seçim öncesinde ve sonrasında sarası tutan hastalar gibi krizler geçirip ‘nasıl oluyor da bu millet hala aptallık yapmaya devam ediyor’ ümitsizliğinden biraz kurtulmuş olurlar. Ya da öle hemen asılmayıp işkence edilmeli ara ara. Bu arkadaşların krizi tuttukça mesela. Bu memlekette bayrak düşmanları var, İstiklal Marşı düşmanları var diye bağırmaya başladıklarında bu şube müdürünü yine Ermenek'in kalabalık bir meydanına çıkarıp 28 Şubat yahut 12 Eylül 1980 darbelerinde öğrenilmiş vatana ve bayrağa ve andımıza sadakati her hâlükârda tazeleyen farklı işkence metotlarıyla işkence edilmeli, kendini hınçlarından öldürme derecesine varan bu çığırtkanlar rahatlatılmalı, memleket birkaç gün sakin ve dingin kalmalıdır. Böylece atanmış olan bütün müdürlerden de intikamlarını almış olurlar. Hatta bu arkadaşa sayın valimiz ve diğer yetkililerimiz jet hızıyla soruşturma açmışlar ama yetmez derhal görevden el çektirilmeliydi. Sonra akşam tekrar iade edilmeli ertesi gün tekrar alınmalıydı. Gün içerisinde bu, birkaç defa tekrar edilerek şube müdürünün düşünme ve hissetme melekeleri elinden alınmalı, devletin gücü ve büyüklüğü, tabiî ki koca devletimizin büyüklerinin de büyüklüğü anlatılmalı ve bu arkadaş nerde ne zaman değil bayrak, bayrak direği bile gördüğünde ayağa kalkıp hazır ol vaziyetine geçmeli ve oradan geçen birisi kendisine rahat ol demeden de istifini ve dahi esas duruşunu bozamaz duruma getirilmeliydi!…. 
Sadece yazıklar olsun demek gerek aslında, bu kadar ironiye gerek yok. Biz bu filmi birilerinin darbe krizi tuttuğunda hep görüyoruz zaten. Kartel medyasında bayrak düşmanı varrr, İstiklal düşmanı varrr, ayağa kalkılmıyorrr naraları atılmaya başlandı mı biliriz ki bir kritik dönemden geçiyoruzdur. Algı operasyonlarıyla ortam hazırlama çalışması başlamıştır.  Ya darbe yapılacaktır birileri üstünden, ya da ülke kaos, karmaşa ve çatışma ortamına dönüştürülecektir. Nitekim savcımızın şehit edilmesi olayı tam bu kavga zeminini ateşlemeye dönük haince bir plandır. Ve bu planın hangi şer odakları ve şer ittifakları tarafından yürütüldüğü de ortadadır. Beyler bayrak ve vatan sevgisi kimsenin tekelinde değildir. Bırakın artık bu ‘vatan millet sakarya’ nutuklarını. “Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır. Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır.” Biz bu işin edebiyatını yapmayız. Sevgimizi şekilsel ritüellerle değil içten, özden ve kalpten gösteririz. Sehven yapılmış bir davranıştan dolayı bütün bir camiayı karalama ve töhmet altında bırakma aymazlığına ve bunun üzerinden üye devşirme fırsatçılığına düşmeyiz, kendimizi düşürmeyiz. Ortada kasdî olarak bir bayrak saygısızlığı yok. Töhmet altında bırakmaya çalıştığınız camiamızda, ay yıldızlı al bayrağımıza kem gözle bakacak bir tek fert de yok. Okunan İstiklal Marşımız değil, bayrak geçit töreni de değil, bir şiir okunurken, bir seremoni olarak Türki Cumhuriyetlerin bayrakları ve bizim bayrağımız geçiyor. Arkadaşımız Hasan Açıkgöz bunu alkışlıyor, bu coşkuya ortak oluyor ama ayrıca kalkılması gerektiğini düşünmüyor. Hepsi bu. Bayrak düşmanımız bu, öldürülmesi, asılması, işkence edilmesi, yuvası dağıtılması, aç ve susuz bırakılması gereken arkadaşımız bu… Buyurun istediğinizi yapın... Ama bizim kimseye verecek bir tek çakıl taşımız yok. Böyle biline…