Hepimiz içimizde sakladığımız başka bir benlikle yaşarız. Dışarıya gösterdiğimiz yüzümüzden farklı olarak, derinlerde belki de kimseyle paylaşmadığımız karanlıklarımız vardır.
İşte o karanlık, insanın gölgesidir. Ne kadar kaçarsak kaçalım, güneş doğduğu sürece o gölge bizimle birlikte sürüklenir. Kimi zaman adımlarımızın önüne düşer, kimi zaman arkamızda sinsice izler bizi. Ama ne olursa olsun, gölge bizden ayrı değildir.
Kendimize anlatamadığımız korkular, yüzleşmeye cesaret edemediğimiz hatalar, içten içe bastırdığımız arzular. Bunların her biri gölgemizin çizgilerini kalınlaştırır. Fakat şu gerçeği unutuyoruz; İnsan, kendi gölgesiyle yüzleşmeden aydınlanamaz. Aydınlık yalnızca ışığın olduğu yerde değil; karanlığın içinden geçildiğinde de bulunur. Asıl cesaret, başkalarının hatalarına değil, kendi eksikliklerimize bakabilmektir.
Herkes kendi yükünün hamalıdır. Başkalarının omuzlarındaki çuvalları tartmadan önce kendi heybemize bakmalıyız. Kusur arayanın yolu daima uzun, yükü daima ağır olur. Çünkü başkalarının karanlıklarını didiklemek, insanın kendi karanlığından kaçmak için kurduğu en kolay tuzaktır. Oysa gerçek özgürlük, kendi içimize tuttuğumuz aynada saklıdır.
Hayat bazen bizi umutsuzluğun tam ortasına savurur. Öyle bir an gelir ki yolun sonuna vardığımızı, artık hiçbir çıkışın kalmadığını düşünürüz. İşte tam da o anda, karanlığın içinde ince bir çizgi belirir. Belki önce silik bir ışık, sonra hafif bir aralık ve biz fark ederiz ki her son, aslında karanlığın aydınlığa açılan kapısıdır. Bitirdiğimizi sandığımız her hikâye, aslında yeni bir başlangıca açılan eşiğin ta kendisidir.
Kendi gölgemizle yüzleşmek zordur. Acıtır, sarsar, hatta bazen yıkar. Fakat yıkılmadan yeniden doğmak mümkün değildir. Gölgesiyle barışmış bir insanın adımları daha hafiftir; yükü daha anlamlıdır. Çünkü o bilir ki aydınlanma sadece ışıkla değil, karanlığın hakkını vererek mümkündür.
Şimdi sor kendine; Kendi gölgenle tanışmaya hazır mısın?
Çünkü gerçek yolculuk, insanın kendi içine yaptığı yolculuktur. Ve o yola çıkmaya cesaret eden, sonunda hem karanlığını hem aydınlığını bir bütün olarak kucaklar.