Saadet Milletvekili Adayı Hüseyin Çoban’ın Açıklaması:

“Geçmişte tek parti vardı. Bununda; CHP, olduğunu yakın tarihte okuduk. İleri yaşlarda olanlardan, Camilerin bir kısmı ahırlara çevrildiği ve Ezanın aslından çıkartılıp Türkçe okutulduğunu duyarız. Kur’an öğrenmek-öğretmek yasakmış, yakalananlar dövülür, sövülür, asıldığı da olurmuş…

Tek parti döneminde bu yapılanlar birçok yanlış uygulamaların birkaç parçasıdır. O dönemde yaşananlar; yaşayanlar üzerinde, travma- nefret oluşturması,  gelecek nesillere kodlanmış kötü anı olarak aktarılmıştır.

Yaramazlık yapan çocukların öcüyle korkutulduğu gibi, Bilinçaltına kodlanmış CHP korkusu sayesinde, AKP tarafından; CHP ile korkutma yöntemi, Halk; Saadet Partisine yönelmesin diye zaman-zaman ustaca kullanılmaktadır.

Tabi ki yapılan kötü uygulamaların kökeninde; Yumuşak lokma, Toplumu dönüştürme projeleri vardı. Yani bizi boyun eğdirmeyen değerlerden İslami yapımızı, bizden kopararak, asimilasyon süreci işletiliyordu. Demokrat Partiyle(DP) beraber “Dönüştürme Projesi” yavaşladı ve aksadı. DP’nin ABD ye sırt ve Rusya’ya yönünü çevirmesi neticesinde, 1960 ihtilali Başbakan Menderesi asarak cezalandırdı. 

Halkın kâhır ekseriyetinde, DP ve Menderes sevgisi oluştu. Bu sevgi 60 lı yıllarda insanları DP ve Menderes tarzında arayışlara sevk etti. İnsanların yanlış yerlere sapmaması için Menderes gibi gözüken, “dönüştürme projelerini” yumuşak yapan, ABD ve Batıya sırtını dönmeyen ilk Konjonktürel kişilik Süleyman Demirel ‘dir. İlk konjonktür parti de, Demirel’in partisi Adalet Partisi’dir.

BUNDAN DOLAYI; ADALET PARTİSİ, 27 MAYIS 1960’IN ÜRÜNÜ VE UZANTISIDIR.

70 lerde Erbakan’la birlikte Milli bir siyaset izleniyordu. Dindar-Maneviyatçı kesim üzerinde baskılar  uygulan-mıyordu ve rahatlamalar olmuştu. Erbakan Hocamızın siyasi hayata girişiyle birlikte “Önce Ahlâk ve Maneviyat” , “Hayra motor ve şerre fren ” yönünde uygulamalar yapıldı. Ağır sanayi hamlesi başlatılmış, “Kendi uçağımızı tankımızı, kendimiz yapacağız” diyordu. Ve ülkeyi ayağa kaldıracak, lider ülke yapacak çalışmalar yürütüldü. IMF gönderilerek memleket sömürtülmedi. Dışarıyla Milli menfaatlerimize aykırı işbirliğine gidilmedi. Kısaca MSP ve Erbakan’ın yürüttüğü Milli Görüş Siyaseti Dış güçlerin işine gelmedi.

Yapılacak seçimlerde ibre MSP iktidarını ve Erbakan’ın Başbakanlığını gösteriyordu.  Erbakan’ın Başbakan olması demek, Batı’yla işbirliği yapılmayacağı ve sömürü çarkları dönmeyeceği anlamına geliyordu.  Bundan dolayı; Dış güçlerin etkisiyle Kenan Evren’e 12 Eylül 1980 ihtilali yaptırılmıştır. Böylelikle; MSP yani Erbakan fırtınası durduruldu. Darbe sonrası 83 yılında yapılacak seçimde, ikinci Konjonktürel kişilik Özal, Amerika seyahati sonrası ikinci konjonktür parti ANAP’ı kurdu.  Yapılacak seçimde darbeciler tarafından eski siyasi partilerde bulunmuş siyasetçilere, seçimlere katılma izni verilmiyordu. Veto ediliyordu.            

Üç yeni partinin katılmasıyla birlikte üç kişiye izin verildi. Bunlardan bir tanesi Özal idi. Özal eskiden siyasi partiler içerisinde yer almasına rağmen veto edilmemiştir. Özal’ın karşısına konulmuş figürler, siyaset yönünde çapsız ve yeteneksiz, topluma ters yapıda kişiler idi.  Özal’ın kazanması için karşısına kasden konulmuş gibiydiler.

Peki niçin Özal?...  12 Eylül ihtilali yapılarak Erbakan, MSP fırtınası ancak durdurulmuş. Bu fırtınanın tekrar patlamaması için bir paratoner gerekliydi. Ve biriken enerjinin gazı alınması gerekiyordu. Bunun için bir taraftan Amerikancı, Avrupa Toplulukcu, IMF ci ve İsrail’ci olan diğer taraftan da iç politikada dış güçler açısından sıkıntı çıkmaması yönünde,  halka karşı esnek, bir kişiliğe ihtiyaç vardı. Özellikle, dindar- maneviyatçı kesime ve cami cemaatine hitap edebilen, solcu olmayan, vaktiyle dindarlar üzerinde uygulanmış baskıları hafifleterek kazandığı olumlu intibayla dış güçlerle işbirliğinde kullanabilecek biri isteniyordu. Mesela; Dindar-Maneviyatçı kesim rahatlıkla sohbet yapamıyordu, baskılar vardı. Dış güçler; sömürü sürsün ve Özal, prim yapsın diye sohbet yasağının kaldırılmasına izin verdi-ler...

Sebebi ise; Dışarıyla işbirliği yapmayan Erbakan’ı dindar-maneviyatçı kesim aramasın- arayış içinde olmasın, Halk; Milli Görüşe tekrar yönelmesin, Özal’la birlikte sıkıntıların ve baskıların sona ereceğine inandırılsın ve Özal da kazandığı primleri dışarıyla işbirliğinde rahatlıkla kullanması içindir...

BUNDAN DOLAYI;  ANAP, 12 EYLÜL’ÜN ÜRÜNÜ VE UZANTISIDIR.

Üçüncü konjonktürel kişilik Tayyip Bey, okuduğu şiirden haksız yere ceza almış, hapis yatmıştı. Sebebi ise o zaman, Erbakan sebebiyle dış güçlerin çıkarlarını engellemek, Milli Görüşçü olmaktı. Tayyip Bey, aldığı ceza nedeniyle, kanun gereği ömür boyu siyaset yapamayacağından dolayı, bundan sonra ‘muhtar bile olamaz’ deniliyordu. Jet hızıyla gerekli kanuni düzenlemeler yapılarak sözde zıtlaştıkları CHP’nin oluruyla Milli Görüş gömleğini çıkarır çıkarmaz AKP’ye genel başkan oldu. (Tıpkı Merhum Özal’ın veto edilmediği ve Başbakan olma yolu açıldığı gibi…) Sonrasında Başbakan oldu.

Ve Niçin Konjonktür AKP?.....Dış Güçler; İşbirliği yapmayan ve Memleket menfaatine hareket eden Cesur Yürek Erbakan’ı; yani Erbakan fırtınasını 28 Şubatla ancak durdurabilmiş, Lakin fırtına tamamiyle geçmemiş bir yerde patlamasını önlemek gerekiyordu….. Bir paratoner gerekliydi…  Toplumda Erbakan’ı Başbakan yapacak enerjinin gazı alınması gerekiyordu… Baktılar ki bu enerjinin gazı alınamıyor, patlamayı kendi lehlerine olacak şekilde patlattılar. Bunun içinde inandırıcı olması açısından, geçmişte Milli Görüşçü olan, Milli Görüş gömleğini çıkarmış, dış güçlerle işbirliğinde sakınca görmeyen, sömürünün devam etmesi için İç politikada oyalama–avutma-göz boyama işini yapabilecek bir kişiye ihtiyaç vardı. Bunun yanında halkın istek ve arzularına yabancı olmayan, özellikle geçmiş işbirlikçilere göre daha dindar ve dindar kesimin hassasiyet yapısına uygun, İmam-Hatip mezunu, yine geçmiş işbirlikçilerde pek olmayan hanımı başörtülü, geçmişte Milli Görüşçüyken halkın taktirini kazanmış, buradan kazandığı primlerle Amerikancı, Avrupa Birlikçi, Imf’ci, İsrail’ci olabilecek. Ve yeri geldiğinde değilmiş gibi şov yapabilecek kapasitede, bir kişi aranıyordu.

Bundan dolayı, diyoruz ki: Nasıl ki;  Adalet Partisi, 27 Mayıs 1960’ın ürünü ve uzantısı ise; ANAP, 12 Eylül’ün ürünü ve uzantısıdır; AKP’de, 28 Şubat’ın ürünü ve uzantısıdır.“