Işın Çelebi’ye Karaman sokaklarında düşe kalka bisiklet sürmeyi kim öğretti? İki camızın bağlı olduğu bir ahırın üstündeki evde yaşayıp dünyanın sayılı profesörlerinden olan Karamanlı hocayı duydunuz mu? “Camız ölmedi, intihar etti” iddiasını 60 yıldır sürdüren bürokrat profesörümüzün maceralı eğitim hayatından kesitler okumak ister misiniz? Karamanlı olur da sıkma kokusunu alınca ağzı sulanmayan olur mu? Namaz kılarken annesinin “Sıkma yiyecen mi guzum” sorusuna başını sallayarak cevap veren rahmetli, hangi iş adamının babasıydı? Karaman’ın yakın tarihinden insan portreleri ve daha fazlası… Sami Yaşar Ölçer’in Karaman anıları, Anı Bisküvi’nin 745. Türk Dil Bayramı’na armağanı olarak “Karaman’dan Anılar” adıyla yayımlandı. 

Yaş kemâle erince iyice ağırlaşan "anı" adını verdiğimiz, sırtımıza yüklenmiş bir büyük küfeyi kaybetme endişesi taşımayan yoktur. Her yaşlının en değerli hazinesi onun ayrılmaz parçası olan küfesinin içindeki malzemelerdir. Dünya herkesin bir küfeyle gezdiği ve küfedeki yüküne göre kendine kıymet biçtiği arena yahut pazar yeridir.

Herkesin öyküsü vardır. Herkes öyküsünü anı'ya dönüştürür. Herkes kendi yükünün, bir diğerinin küfesinden daha ağır ve değerli olduğuna inanır. Hayat bir yolculuksa ve insan bir yolcu ise küfede taşıdıklarının bir kısmı bozulur, çürür, biçim değiştirir. Bazen küfenin içindekilerin bir bölümü bir yerlere boşaltılır. Öykülerin ve onların damıtılıp dönüştürülmüş biçimi olan anıların da kullanım süreleri vardır. Son kullanma tarihi geçenler ya sağlığa zararlıdır ya da fayda sağlama özelliğini kaybetmiştir.  

Dünden bize kalan, bizi bırakmayan veya bizim bırakmak istemediğimiz, allayıp pulladığımız, yeniden kurguladığımız, her hatırlayışta biraz daha renklendirip yeni giysiler giydirdiğimiz ne varsa onlara anı diyoruz. İkinci Dünya Savaşı sırasında bir toplama kampından sağ çıkmayı başaran, 20. yüzyılın önde gelen psikiyatrlarından Viktor E. Frankl "İnsanın Anlam Arayışı" (*) kitabında "Dünyadaki hiçbir güç yaşadığın şeyi elinden alamaz" diyor.

Bir zamanlar yaşadığımız bir yere dönmek mümkün ama bir zamanlar yaşadığımız bir an’a dönmek ne yazık ki hayal. İşte, bu nedenledir ki, herkesin kendisine ait ve kimsenin almaya gücünün yetmeyeceği tek serveti anılarıdır. Çocukluğunuzda bir bayram günü yaşadığınız sevinci veya hüznü sizden kim alabilir? Anne veya babanızın sevgi dolu sözcüklerinden kurduğunuz renkli dünyanın içine kim girebilir? Sevdiğiniz bir insanın kaybından duyduğunuz acıyı kim sağaltabilir? Bir ekmeğin, bir yemeğin veya çiceğin kokusunu sizden alabileceklerine inanır mısınız? Dinlediğiniz şarkıların, üzerinde yürüdüğünüz karın, bir bahar yağmurunun, bir kuşun, rüzgârın ve dalgaların sesi sadece size aittir.

Anılar hazinelerimizdir. Kimileri bu hazinenin bir bölümünü en yakınındakilerle paylaşır. Kimileri cimridir, hazinesini 40 anahtarla kilitlemiştir. Kimileri de hazinesini vitrinde sergileyecek kadar eli açıktır. Eli açıklar, anılarını yazıp, başkalarıyla paylaşmak, taşıdığı yükün içindekilerden seçmece yapıp, "İşte benim kıymetlilerim" diyebilen cesaretli insanlardır.

İbrahim Rıfkı Boynukalın ve Sami Yaşar Ölçer, çocukluk ve gençlik arkadaşlarıdır. 1950'lilerin sonlarında Karaman Ortaokulu'nda sınıf arkadaşı olmuşlardır. Dostlukları 60 yılı geçmiştir. İbrahim Rıfkı Boynukalın İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyal Antropoloji bölümünden, Sami Yaşar Ölçer ise İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi'nden 1968'de mezun oldu.

Boynukalın, Paşabahçe Cam Sanayii'nde 1970-2000 yılları arasında önce Pazarlama Araştırmaları Raportörü sonra Planlama Yöneticisi olarak görev yaptı. 1994'de kardeşleri ile birlikte sanayiciliğe adım attı ve Anı Bisküvi'nin kurucu ortağı olarak Şişe Cam'dan emekli oldu. İ. Rıfkı Boynukalın, mezuniyet tezi olarak "Karaman'ın Cumhuriyet'in ilanından 1968'e kadar gelişimi" konusunu araştırdı. Bu araştırması 1968'de Karaman Ticaret ve Sanayi Odası tarafından kitap olarak yayımlandı. Boynukalın, araştırma ve yazma eylemini bırakmadı. Türkiye'nin kalkınması, ekonomik ve sosyal sorunları ile ilgili çeşitli makaleleri 1971-1973 yılları arasında Akşam gazetesinde değerlendirildi. Dünya gazetesinde ve gıda sektörü dergilerinde Karaman ve Anı Bisküvi ile ilgili röportaj ve makaleleri yer aldı.

Sami Yaşar Ölçer, mezuniyetinden sonra Orman Bakanlığı'nda "Bakanlık Özel Kalem Müdürü" olarak göreve başladı. 1981-1985 yıllarında özel sektörde çalıştı. Daha sonra Orman Genel Müdürlüğü'nde daire başkanlıkları, Milli Parklar Genel Müdürlüğü ile Orköy Genel Müdürlüğü'nde Genel Müdür Yardımcılığı yaptı. 2004 yılında emekli oldu. Ölçer, İKEV Postası'nda dönem dönem anılarını yazdı.

İbrahim Rıfkı Boynukalın ve Sami Yaşar Ölçer'i, 2014 yılı, Türk Dil Bayramı ve Yunus Emre'yi anma etkinlikleri yeniden buluşturdu. Anı Bisküvi'nin her yıl Türk Dil Bayramı'na armağan olarak çıkardığı kitap, 2014'te, İbrahim Rıfkı Boynukalın tarafından hazırlanan "Karaman ve Ankara'dan Anılar" oldu. Anı Bisküvi Kültür Yayınları tarafından 12 yılda 13 kitap yayımladı. Toplamda 20 bin adet basılı kitap hediye olarak okuyuculara ulaştırıldı.

745. Türk Dil Bayramı için hazırlanan kitap, İbrahim Rıfkı Boynukalın'ın ifadesiyle "Sami Yaşar Ölçer'in, Karaman'da yaşadığı, gördüğü ve tanıdığı insanları, olayları tadına doyum olmaz üslubu ile anlattığı 'Karaman'dan Anılar' oldu.

Değerli ağabey İbrahim Rıfkı Boynukalın, kitabın sunuş yazısını benim yazması istedi. Onur duydum. Sami Yaşar Ölçer'le maalesef tanışmadık, aynı mekânda bulunmadık. Oysa ortak tanıdıklarımız o kadar çoktu ki. Mesleğim gereği Ankara'da bürokratların büyük bölümünü tanıma imkânım oldu. Hemşehrilerimden tanışmadığım insan sayısı bir elin parmakları kadardır. Onlardan biri de Sami Yaşar Ölçer’miş.

Sayın Ölçer'in kitaptaki yazılarını, çalıştığım dönemde düzenli olarak tarafıma gönderilen İKEV Postası'ndan okumuştum. Kitap haline dönüştürülmesine en çok sevinenlerden biri oldum. Okuyucuyu, Karaman'ın bir dönemine götüren bir eser ortaya çıkmış. Sunuştaki yazımdan bir paragrafını paylaşmak istiyorum:

"Sami Yaşar Ölçer, Karaman'ın gurbete gönderdiği ama bağrından koparmadığı has evlatlarından biridir. Ölçer'in 'Gönlümdeki Galeri' diye adlandırdığı anılarında yer almış kişi ve mekânları anlattığı bu kitabı okurken, kırk yıllık bir dostla sohbet etmiş gibi haz alacaksınız. Sohbet sıhhattir. Bu kitabın her cümlesi onlarca yıl emek verilerek kazanılmış 'bin derecelik tecrübe fırını'nda pişerek sizlere ikram olarak sunulmuştur.

Sami Yaşar Ölçer, 'Karaman'dan Anılar' için "Bu bir anı kitabıdır" demiş. Kitap 23 başlık altında Karaman'dan anılara ayrılmış, Bir isimler geçidi. Herkes kendinden veya bir tanıdığından izler görecek. Zaman tünelinde öyle güzel anılarla karşılaşacaksınız ki, Sami Yaşar Ölçer'in sıcacık ve samimi anlatımına hayran kalacaksınız."

'Karaman'dan Anılar'da, dargınlıklardan, kavgalardan, kin, nefret ve öfkeden, kızgınlıktan, çekememezlikten eser yok. Ölçer, Karaman'ı, yakınlarını, dostlarını ve arkadaşlarını hep muhabbetle hatırlıyor. Mazi sıcak, köpüklü bir kahve gibi kokusu ve tadıyla servis ediliyor.

Kitapta yer alan mekanları es geçiyorum ama adı zikredilen kişileri buraya not düşmek istiyorum.

Turgut ÖLÇER, Suat SÖZER, Simitçi NİYAZİ, Hasan ÖLÇER, Tenekeci M. Ali YAPAR, Mühürcü Hoca, Boyacı Arap, Ondüleci Kadriye, Aktekke'nin imamı Ali Amca, Kirlinin Ahmet, Ferit ÇELEBİ, Işın ÇELEBİ, Tellal Mustafa, Lavgar Abit, Müftü Mehmet Yaralı, Hacı Rauf Kamer, Özcan GENÇ, İsmail GENÇ, Mehmet Emin Hoca (GENÇ), Ak Hoca, Elif, İrebiş, Birol KUYTAN, Hasan PINARBAŞI, Bekir Sıtkı ERDOĞAN, Cavit ÇAĞLAR, Lütfullah KAYALAR, Rauf DENKTAŞ, Faruk SÜKAN, İbrahim ÖKTEM, İrfan BARAN, Fikret ÜNLÜ, Ali Müfit GÜRTUNA, Mükrem ERKİN, Prof. Dr. Ali ERYILMAZ, Ahmet KOÇAK, Nimet Hanım (ÖLÇER), Nuri ÖLÇER, ÖZDOĞRU, İzzet PEMBECİ, Cemile Hanım, Kadir, Mehmet ve Kamil PEMBECİ, Abdurrahman Amca, Sadettin Amca, Şerife Teyze, Osman TÜRKER, Mahmut ABACI, Aşkın ÖLÇER, Prof.Dr. Ayhan TAN, Orhan KAYSERİLİOĞLU, Halit KAYSERİLİOĞLU, Orhan TOSUN, Sadık GÜNEŞ, Hıdır SELEK, Suha ERİŞ, Pervin KAYSERİLİOĞLU, Ali ÖZPEYNİRCİ, Dr. Kamil UĞURLU, Fikret ATEŞ, Zeki YILMAZ, Sıdıka Hala, Resim Öğretmeni Ali Bey, Arabacı İlyas, Mesut AYKENT, Necmi ÖZLER, İbrahim DEVECİ, Erdoğan ÇELEBİ, Tenekeci Mithat, Elektrikçi Ramazan, Kemal VARLI, İzzet, Çağlayan, Dursun, Hikmet KAYLI, Duran DEVECİ, Ali İMANÇER, Tayyar İMANÇER, Saatçi Şeref, Muhsin ABAY, Mustafa ÖZTAV, Ahmet ASLAN, İlhami SAĞCAN, Mustafa ÇÖMLEKÇİ, Ahmet Şükrü ÇİLOĞLU, Ali ÖZENÇ, Melih GÜZELANT, Mukaddes Hanım, Köpek Herif (Ramazan Öğretmen), Azade TOKDİL, Orhan PAMUK, Leblebici Hüseyin, Ahmet KAMER, Ahmet, Beyazıt, Mahmut ve Şerife TÜRKER kardeşler, Hamal Recep, Doktor Fuat ZEYNELOĞLU, Eczacı Nur Hanım (Zeyneloğlu), Işık ABACI (Güneş), Sabiha ÇAĞLAR, Şevket ÇAĞLAR, Turgut ŞENALP, Aşçı Doktor, Nuri KOÇAK, Prof.Dr. Ahmet Cengiz YILDIZCI, Paşa Camii İmamı Osman Hoca, Bekir AKÖZ, Zekiye Hanım, Kaya AYKENT, Sabit KAYSERİLİOĞLU, Yavuz AFACAN, Prof.Dr. İbrahim Hulusi GÜNGÖR, Şevki ERDAL, İbrahim ve Mesut PEMBECİ, Atike Yengemin Şerif, Şevkiyanın Şerif, Terzi Hasan'ın Şerf, Sünnetçi Emir Amca, Vedat DİRİN, Eyup BAĞCI, Kahveci BEKİR, Mehmet ALKAN, Abdurrahman ABACI, Ali KAMER, Ömer KAMER, Doktor Halit AKYÜZ, Dr. Celalettin ÖZER, Yayla Hanım, Dr. Ziya GÜVEN, Eczacı Nejat ZEYNELOĞLU, Adil BENDER, İğneci Emin, İğneci Halis ALTIPARMAK, Zeki ÜYETÜRK, Kemal KAYNAŞ, Müjdat GEZEN, Uğur DÜNDAR, Kemal SUNAL, Ali YALKIN, Belkıs Hanım, Müşfik KENTER, İbrahim Rıfkı BOYNUKALIN, Ali CEYLAN, Baha KAYSERİLİOĞLU, Sadi GÖNCÜ, Hasan ŞENALP, Arif BOYNUKALIN, Aşkı EFENDİ, Cemil KELEŞOĞLU, Yüksel ÖZKARAMAN, Galip KAYSERİLİOĞLU, Sait EREN, Günay MÜDERRİSOĞLU, Azime ÖZEL, Cafer Hoca (Eray), Eczacı Kemal ve Avukat İsfendiyar, Kuyruklunun Şerif, Anış Aba, Aliye Aba, Latif DİRİK, Bahriye Hanım, Hamdi KOÇAK, Lütfü Ağabey (Koçak).

Telefon rehberi gibi oldu. Ama öyle değil. Bu isimlerin büyük bölümü artık yaşamıyor. Allah rahmet eylesin, mekanları cennet olsun. Her isim bir öykü, her öykü bir anı. Kitapta "tin tin geçiveren" onlarca güzel insan var ve onlar Sami Yaşar Ölçer'in 'Gönül Galerisi'nin konukları...

Kitapta adı geçen kişilerin büyük bölümü yazarın akraba ve yakın çevresi. Bu bir eksiklik mi? Hem evet hem hayır. Yazarın dağarı o kadar. Ortaokuldan sonra Karaman’dan ayrılmış, İstanbul’da Vefa Lisesi’nde öğrenci olmuş. Yaz tatillerinde gelmişse de çocuklukta tanıdıklarından başka kiminle konuşsun? Yazar, bu durumun farkında. Bunu kitabında esprili bir kıvamda aktarıyor. Tanımadığı insanları, tanık olmadığı olayları nasıl yazsın? Eldeki malzeme ne ise onları değerlendirmiş. Keyifli bir kitap çıkmış ortaya. Bir kenara sinip, uzaktan “Ah Karaman, vah Karaman! Eskiden ne kadar güzeldin. Herkesin keyfi yerinde, yediği önünde, yemediği arkasındaydı. Bizim zamanımızda insanlar bir başkaydı canım!” diyen huysuz ve sevimsizlerin safına durmamış. Karaman anılarını, hem de bir dönemin mekanlarını ve insanlarını öyle güzel anlatmış ki, bize düşen kitabı okumak için birkaç saat ayırmak.     

Yakup Kadri, ‘Kiralık Konak’ romanında, Seniha'yı şöyle anlatır:

"Hayat bir an içinde, ona, en çıplak ve en kaba haliyle görünmüştü. Bu dünyada her şey ne bayağı, ne beyhude, ne kirliydi. Bu dünyada güzellik bir hayal, sevgi bir efsane, asalet ve zarafet insanın üstünde hafif bir cilâ idi."

Karaman'dan Anılar, yukarıdaki ifadelerin anti tezi gibi. Güzelliklerden, sevgiden, asalet ve zarafet timsali insanlardan söz ediyor. Bayağı, beyhude ve kirli olan dünya değil, dünyayı o hale çevirmeye kararlı, anıları zehir saçan karakterlerdir.

Karaman'ın kültürel birikimine verdiği katkılarıyla tanıdığımız İbrahim Rıfkı BOYNUKALIN, Karaman'a, Karamanlılara yine hediyelerin en güzelini vermenin huzurunu yaşıyor. Sami Yaşar ÖLÇER'in samimi, esprili unutulmaz anıları, Anı Bisküvi'nin Türk Dil Bayramı ikramı olarak hazırlandı. Kitap, bu makale kadar ciddi değil. Her sayfasında tebessüm ettirecek bir öykü karşınıza çıkıyor. Sevgili Ali Kamer’i Karaman’da tanımayan yoktur. Karaman’ın renklerinden ve abilerindendir. Karaman’dan Anılar’da Ali Kamer’in rahmetli babası Ömer Kamer’in bir sıkma hikayesi anlatılmış. Karaman’ın damak tadı denilince ilk akla gelen sıkma olur.

Ömer Kamer, henüz çocuk yaştadır ve namaz kıldığı sırada annesi sorar: “Ömer, sıkma yiyecen mi guzum? Namaz bu, konuşulmaz ki. Ama konu sıkma olunca çözüm üretmek kolaydır. Ömer Kamer, evet anlamında başını sallar. Arkadan bir soru daha gelir: Kaç tane yiyecen guzum? Kafa iki kez sallanır. İyi ki öteki sorular gelmemiş. Ömer’im soğan ister misin? Kuzum, sumak dökeyim mi?

Prof. Dr. Ahmet Cengiz Yıldızcı’nın hayat öyküsünden bir kesit var ki, bir gün Karaman belgeseli çekilecek olursa, mutlaka bu öyküye yer verilmelidir. Ahmet Hoca, İTÜ’nün unutulmaz hocalarındandır. Mimarlık Fakültesi’nde Peyzaj Mimarlığı bölümü Ahmet Hoca için ve Ahmet Hoca tarafından açılmıştır. Ahmet Hoca o bölümde binlerce öğrenci yetiştirmiştir. Ahmet Cengiz Yıldızcı, dünyanın peyzaj cenneti Paris’te Peyzaj Plancısı olarak çalışmış. Daha sonra Kanada’nın Quebec eyaletinin başkentindeki Laval Üniversitesi’nde misafir öğretim üyesi olarak görev yapmış. Quesec, dili Fransızca olan, doğasıyla ve kültürüyle dünyanın en güzel şehirlerindendir. Bu görevler bir ömür taşınacak onurdur. İstanbul’da Park Ormanı, Mihrabat Piknik Alanı, Ulus Parkı, Maçka Demokrasi Parkı, Pendik ve Halkalı Kent parkları, Bursa’daki Soğanlı Botanik Parkı Yıldızcı Hoca’nın yüzlerce eserlerinden bazılarıdır. Türk Cumhuriyetlerindeki yenilik hamlelerinde kentlere onlarca park ve piknik alanlarıyla imzasını atan kişi yine Ahmet Cengiz Yıldızcı hoca olmuştur. 

Dünyanın sayılı peyzajcılarından Ahmet Cengiz Yıldızcı hocanın Koçakdede Mahallesi’nde altı ahır olan bir evde büyüdüğünü bu kitaptan okudum. Ahmet Hocaların iki camızları varmış. Bir gün bir tanesi ölmüş. Prof. Dr. Ali Eryılmaz (Ankara’da yaşayan en esprili ve en neşeli hemşehrimizdir) o yaşlarda bile şakacıymış. Camızın ölmediğini, sütü, yağı ve yoğurduyla bunca sene beslediği Ahmet’in bir gram bile kilo almadığını görünce intihar ettiğini iddia edermiş. Bu iddiasından bugün bile vaz geçmemiş. Ahmet Hoca çok zayıf bir çocukmuş ve altı ahır olan bir evden çıkan pırlanta olmuş. Ahmet Hoca Kılbasan’da öğretmenlik bile yapmış. Ama sadece bir gün. Kılbasan’da karar vermiş kariyer yapmaya. Uzun hikaye. Bir dönem romanı yazılacak kadar değerli anılar. Yoksulluğu tiye alabilen, birbirlerinin şakasına katlanabilen ve altı ahır olan bir evden üniversite kürsülerine uzanan bir başarı öyküsü değil mi? Ya Ali Eryılmaz’ın yaşam öyküsü? İnşallah onu da bir başka yazıda ben anlatırım.

Kitapta beni en çok etkileyen anılardan biri Işın Çelebi’nin bakanlık yaptığı dönemde Karaman’a gelişi ve çocukluk arkadaşı Kadir Pembeci’yle karşılaştığı an yaşanan bir diyalog var ki, Işın Çelebi’nin vefalı bir insan olduğunun ispatıdır. Kadir Pembeci, Işın Çelebi’ye bisiklet binmeyi öğreten arkadaşıdır. Öykünün tamamını kitaptan okumanızı öneririm.

Anılar, zamandan ve mekândan bağımsız, sırtımızdaki küfemizin mücevherleridir. Üstünden yıllar geçtikçe değeri artan, tazeliğini koruyan, kimsenin el uzatıp sahip çıkmaya kalkamayacağı yaşanmışlıklarımızdır. Anılar, kuşlar gibi konacak dal ararmış. Anı Bisküvi bir koca meşe gibi gövermiş. "Gelsin burada şakısın kuşlarımız" demiş. Bu kitap, gövermiş bir Anadolu meşesinin dallarında yuva yapmasına izin verilmiş, nesli tükenmekte olan kuşlardan biridir. Kulak verir, dikkatli dinlerseniz unutulmaz şarkıları duyarsınız. Kargodan gelen kitabı bir gecede bitirip, bu yazıyı yazarken, kuşlar değil, Müzeyyen Senar "Maziye bir bakıver, neler neler bıraktık" adlı şarkıyı okuyordu.

Bugünden itibaren dağıtımına başlanan 'Karaman'dan Anılar' kitabını ücretsiz alabileceğiniz adresler şöyle:

Kuyumcu Sait Eren'in işyeri (Cumhuriyet Parkı karşısı),

Remzi Tartan'ın bürosu (Kayserilioğlu Kütüphanesi yanı)

[email protected] (E-posta adresinden isteyenler kargo ile gönderilecek.)

*İnsanın Anlam Arayışı: Viktor Emil Frankl’in ünlü eseri. Otuzun üzerinde yabancı dile çevrilmiş, dünyada 12 milyondan fazla satmış, hayatın anlamını ve insanın anlam arayışını sorgulayan kitaptır.