Önümüzde gelecek olan yılbaşı gecesine on beş gün kala televizyonlardan belediyelerin ve polisin duyurularını dinleyeceğiz.
Güvenliğiniz için alacağınız tedbirler ve telefonlar verilecek. Polisin, Ambulansın ve sarhoş taşıyacak şoförlerin telefon numaraları verilecek.
Polislerin izinleri kaldırılacak. Belediye ve ambulanslar teyakkuzda bekletilecek.
Üç gün önce 30 Ekim Pazarı Pazartesine bağlayan gece Kadir gecesiydi. Bütün İstanbul ayaktaydı. Sabaha kadar camiler, evler ve sokaklar dolu idi.
Kadir gecesine katılım, yılbaşı gecesine katılımdan fazla olmasına rağmen Kadir gecesi öncesine televizyonlardan polisin veya belediyenin hiçbir uyarısı olmadı.
Çünkü onlar da biliyordu ki, on milyon İstanbullu o gece ayakta olsa bile hiç birinin burnu kanamayacak, hiç biri diğerine zarar vermeyecek, herkesin aklı başında olduğundan trafik kazası yapmayacak, yolda giderken arabalar birbirine kurallar gereği saygı gösterecek ve kazasız belasız sabahı edecek.
İslâm dini, her insanın din güvenliği, can güvenliği, akıl güvenliği, mal güvenliği, namus güvenliğini sağlamaya yönelik tedbirlerini önce ceza yasalarıyla değil,  önce iman/inanç esaslarının sağlamlığı, o imanın amele/eyleme dönüşmesi için yaptığı eğitim ve sosyal tedbirlerle sağlamıştır.
Bunu da başardığını Ramazan ayında bütün bir milletin oruçlu olması nedeniyle gasp, hırsızlık, soygun, tecavüz, hortum, yaralama, rüşvet gibi suçların en aza indiğini polis kayıtlarından öğrenebilirsiniz.
Veya en yakın polis karakolunun yetkilisine sorarsanız on iki ay içinde en az suçun Ramazan ayında olduğunu size söyleyecektir.
Haftanın yedi günü içinde en az suçun hangi gün olduğunu sorduğunuzda Cuma günü olduğunu söyleyecektir.
Acaba neden?
Gecelerden Kadir gecesi, haftanın günlerinden Cuma günü, on iki aydan Ramazan ayı suçların en aza indiği gün olmasının nedeni o gün, gece veya ayın kendine has özelliğinden değil, o günlerde İslâm'ın bir tek emrinin bir millet tarafından yerine getirildiği içindir.
Her parti, her ırk, her yörenin insanı sağcısıyla solcusuyla, dervişiyle, berduşuyla, velisiyle delisiyle Allah'ın bir emrini yerine getirdikleri için aranan güven ortamı meydana geliveriyor.
Öyle ise yapılacak bir şey var, o da dinimizin diğer emirleri ve yasaklarına da bütün partiler, dernekler, şahıslar, kurumlar olarak uymaktır.
Halkımızın tamamı Kadir gecesine katıldığı için laiklik elden gitmedi.
Cumhurbaşkanlığı konağında Oruç tutulduğu için laiklik elden gitmedi.
Genelkurmay başkanı, Başbakan, Bakanlar, genel müdürler ve yetmiş milyon Müslümanımız oruç tuttuğu için, suçlar en aza indiği için laiklik elden gitmedi.
İslâm'ın bütün emir ve yasakları, bütün  halkımız tarafından yaşanması halinde 365 günümüzün güven içinde geçmesinden korkan, suç mafyasının  çıkar çarklarına çomak sokulmasından korkanlar mı İslâm'ın hayata hakim olmasından korkuyorlar?
Onlar da korkmasınlar. Bu din, Peygamberi öldürmeye gelen siyaset ve mafyanın başı Ömer gibi insanlara da hayat vermiş ve kıyamete kadar gelecek insanlığın adalet tarihine altın harflerle yazdırmıştır.
Perşembe, Kasım 3, 2005
http://www.milligazete.com.tr/koseyazisi/Guvenligimin_garantisi/5950