“İdeal” dilimize Fransızcadan girmiş yüzlerce kelimeden biridir. Öz Türkçesi “ülkü”dür. Latin harfleriyle basılan 1930 tarihli ilk sözlüğümüzde kelime “mefkûre, fikir ve hayalde yaşayan kemal numunesi” tanımıyla yer almıştır. İbrahim Alâettin’in (Gövsa) kayıtlarından “ülkü” kelimesinin o yıllarda henüz lügate girmediği görülmektedir. Bugün sözlüklerde birden çok manası olan kelimenin temel anlamı “amaç edinilen, ulaşılmak istenen şey”dir. Latince menşeli bu kavrama Ziya Gökalp’ın yıllar önce teklif ettiği karşılık, onun Arapça “fikr” kökünden türettiği “mefkûre” olmuştur. Hâlen Türkçede “ideal ve ülkü”, muhtelif anlam ve türevleriyle birlikte “mefkûre”ye nazaran daha çok tercih edilen kelimelerdir: idealist/lik, ideallik, idealleş/tir/me/k; ülkücü/lük, ülküdaş/lık, ülküleştirme/k gibi.

İdealler kişileri ayakta tutan yüce duygu ve düşüncelerdir. Hayatı kolaylaştıran, onu zaferlerle, başarılarla süsleyen, kişilerin bağlandığı yüksek fikirlerdir. İdealist, yani mefkûre sahibi insan; düşünen, üreten, ülkesine ve insanlığa değer katan kimsedir. Halkın nazarında bunlar “dertli” kişilerdir. Onlar inancını, ümidini daima diri tutarlar. Almayı değil vermeyi esas alırlar. Asla menfaat peşinde koşmazlar. Öncelikleri hiçbir zaman kendileri, ikbal ve istikballeri değildir. Olmamıştır da. Atalet, rehavet, karamsarlık, korkaklık, yılgınlık gibi karanlık ve yıkıcı hasletler onların hem hayatında hem lügatinde görülmez.

İşte, 11 yıl önce Prof. Dr. Sami Güçlü’nün “ateşe taşınan bir damla su, hedefe atılan ilk ok” düşüncesiyle hayata geçirdiği Anadolu Mektebi isimli yazar okuma programı, böyle bir idealin semeresidir. “Bir idealin peşinde atılan adım” olarak çıkılan yolculuk, bir projeden ziyade kutlu bir hareket, mukaddes bir davadır. Burada nicelik değil “nitelik” esastır. Mektebin ortaokul, lise ve üniversite seviyesindeki talebeleri danışmanlarıyla beraber bu mukaddes yükün nasipli ve bahtiyar taşıyıcılarıdır.

Temel felsefesini “mezun vermeyen ve mezun olunamayan tek okul” şeklinde belirleyen mektebin başöğretmenleri ise hepsi ideallerinin peşinden koşarak medeniyetimizin burçları hâline gelen isimlerdir: Tarık Buğra, Cengiz Dağcı, Nurettin Topçu, Sezai Karakoç, Mustafa Kutlu, Aliya İzzetbegoviç… Aralarında Ankara, Bursa, İstanbul, Karaman ve Konya’nın da bulunduğu 30’dan fazla şehirde öğrencilerin gerçekleştirdiği bu programlarda eser külliyatı baştan sona okunan ulu çınarlardan biri de Cengiz Aytmatov’dur.

İlk yazı denemeleri veteriner okulunda öğrenci olduğu yıllara rastlayan Cengiz Törekuloviç Aytmatov, çağdaş Kırgız edebiyatında çığır açan bir isimdir. Hayat hikâyesi 1928-2008 yılları arasına rastlayan Aytmatov; hayatı zorluklarla, mücadeleyle geçmiş bir kalem sahibidir. Sovyet rejimi tarafından “halk düşmanının çocuğu” yaftasıyla ötekileştirilmesine rağmen çıktığı yolda asla pes etmemiş; sabırla üreterek yürekleri sarsmış, dimağları beslemiştir. Derdi, yani ideali olan bir düşünce adamıdır o. Cemile, Elveda Gülsarı, Beyaz Gemi, Gün Olur Asra Bedel, Dişi Kurdun Rüyaları, Toprak Ana gibi eserleriyle dünya çapında bir üne sahip olan Aytmatov; bu mektepte kelime kelime okunuyor, cümle cümle tahlil ediliyor.

16 Mart 2023 Perşembe günü Karaman İl Millî Eğitim Müdürlüğü Konferans Salonu’nda düzenlenen Bozkırın Bilgesi Cengiz Aytmatov Paneli’nde A. Ece Açıkel,  Sevgi Akgül, Efnan Boyalı, Fatıma Erva Karagülleoğlu yaptıkları okumaları değerlendirdiler. Baharın muştucusu olan bu talebeler heyecanla örülü, bilgi ve özgün yorumlarla dolu birer konuşma yaptılar. Yunus Emre Kömür ise paneli bir virtüöz gibi başarıyla yönetti. Mektebin öğrencileri; Anadolu kıtası büyüklüğündeki sorumluluğa talip, bugün yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen her gün insan kalmanın sırlarını araştırarak muhteşem bir geçmişten daha muhteşem bir geleceğe koşan ve hakikatler peşinde koşmayı meslek edinen talebelerin harikulade bir numunesini teşkil ediyor. Her biri şehrin önemli okullarına kayıtlı öğrenciler, öğretmen ve idarecilerinin rehberliğinde bu mektepte hem kendilerini hayata hazırlıyorlar hem de ülkemizin geleceğini aydınlatıyorlar.

Maarif davamızın yılmaz savunucularından Nurettin Topçu “Mektep; içine daldığımız hayattan bizi kurtarıp kendimize getirebiliyorsa, düşünce gücümüzü kullanmaya zorluyorsa ve büyük bir yolculuğun haritasını önümüze seriyorsa mektebin manalı olduğunu söyleyebiliriz.” demişti bir yazısında.

İşte Anadolu Mektebi ve bu mektebin başöğretmenlerinden Cengiz Aytmatov; bizi bir taraftan kendimize getiriyor, diğer yandan da kendi gücümüzü keşfetmeyi sağlayarak bizi kutlu bir yolculuğun uçsuz bucaksız haritasıyla buluşturuyor.