Kapatın telefonları bir fincan kahvenizi alın ve yaslanın koltuğunuza az soluklanalım.

Yüreği dağlıyor; bir sancı, bir alev, bir sızı… Zaman ayırmak gerek hasbihâli tadında olanlara.

Düğümlenmiş kelimeler toparlanmasını beceremiyor. Gecenin karanlığı iyiden belli etti kendini. Pencereden yansıyan sokak lambasının ışığı ve dolunayın var yok arası ışığı odayı aydınlatıyor, defterin satırlarını, kalemin karasını göstermeye yetiyordu.

Yaslandığı çalışma koltuğundan pencereye dalmıştı uzun soluklu hayaller kurar kendine gelmesi bir hayli zaman alırdı. Aniden daldığı hayallerden bir hışımla çıkar kendini zor bela verirdi yazılarına.

Ara ara kitaplık rafında dizili olan dergilere, yarım kalmış romanlara ve hediye edilen edebiyat, tarih, şiir kitaplarına gözü ilişirdi. Yarım kalmış, okunmayı bekleyen ne çok kitapları vardı, dergiler de birikmişti.

Uzun bir zaman ayırması gerekiyordu bu okunası kitaplara dergilere. İhmalkârlık değildi bunun nedeni. Şahsına hususi zaman ayıramadığından ve götürüsü çok olan bir koşturmaya kendini atmaktan başka bir açıklaması yoktu… Zamanı gelmeliydi şahsına münhasır bir hayatın kapısını aralamaya…

Son katıldığı organizasyon tokat gibi gelmiş, bir haftasına mâl olmuştu… Her zaman organizasyonlar beklenildiği gibi gitmez. Bu son katılımının sinirleri geren bir rant koşusundan başka bir açıklaması olamazdı. Kibri görmüştü bin yığının bakışlarında, burjuva olarak tanıtıyorlardı kendilerini… Bir hafta ziyan olmuş gibi gözükse de esasen hayatına yeni bir tecrübeyi de sıkıştırmıştı. Her davete icabet pek de etik değilmiş, birbiri üzerinden rant savaşı veren insan toplulukları onun kafasına göre değilmiş. Hoyrat yaşamayı sevdiğinden kafası kaldırmıyordu lüzumsuz kalabalıkları.

Evet, sevgili okurlar birçok iş sektöründe buna benzer analizler yapılır değil mi? Samimi olmak gerek getirisini götürüsünü ölçmek gerek.

Kendimizi kaptırıp beyhude yorgunluklara lüzum yok, elbette her organizasyon umduğumuz gibi olmayacak… Her toplantı istediğimiz sonuçları vermeyecek. İştirak muhakkak yapacağız sosyal veya istihdam niteliğinde ki davetlere icabet edeceğiz lakin kasmadan. Etrafımızda dostlarımız ile hasbihâli incitmeden, kendimizi ihmal etmeden kararında iştirak en etiği olsa gerek.

Raflarda kitaplarımız yarım kalmasın, spor antrenmanlarımız karambole gelmesin, öncelikli sorumluluklarımız ötelenmesin, güzide dostların hatırı kırılmasın. Azı kâr, çoğu zarar diyerek iş hayatımızı sosyal sorumluluklarımızı da dozunda yaşamak gerek. Hal böyle olursa ne kahvenin hatırı yarım kalır ne de çayın.

Dostlarınız ile muhabbeti incitmemeniz, kahvenin hatırını unutmamanız temennisi ile…