Söylenecek sözler birikmiş

Baharın meltemi gerdanına değmiş

Kaç bahar bitmiş

Ayrılığın yıl dönümü her bahar

Sevgiliye…

İçinde ciğeri söken cehennem ateşi

Nefreti solumak

Kasvetle bakmak

Hapsolmuş ruhlara,

Gövdene çarpan dalgalar,

Sigara dumanına karışan buğulu bakışlar

Her bakış bir hançer!

Yara derin

Nefes almak güç

Düğümlenen cümleler boğazda

Kaç kelime yutkundu kırık dökük

Rest çekiyor cümlesiz kelimelere

Ve susuyor

Her susuş bir direniş!!!

Sen ihtimallerin katili

Sırtından kahpece vuran

Lakin sebep sonuç ilişkisi yoktur bazı ihtimallerin

Yalın bir ihtimal ve  Ukde …

Kelimeler kesik kesik  radyo frekansı gibi cızırtılı

Cümlelerin sonu yok adeta

Tarih Yirmi üç Nisan iki bin yirmi üç

Paragrafa başlayalı bir yıl olmuş

Tarih yirmi bir nisan iki bin yirmi iki.

Zaman durmuş.

Yıllar geçti, mevsimlerin tadı yok ,artık sonbahar anımsatmıyor kokunu …

Yalan şık  durmuyor bu satırlarda. Mevzu teninin kokusu olunca daha cüretkâr oluyor şu kalem .

“Yazı bütünüyle sınırlara karşı yöneltilen bir saldırıdır.” Franz Kafka

Kendimize sadık olduğumuz kadar mutluyuz.

Sineye çekilmiş kaçamak bakışların hükmü yok!

Cümlenin bittiği yer…

Kalemi sayfaları yıpranmış defterin sol tarafına attı.

Çalışma masasının köşesine yönelip pencereyi açtı. Nisan ayının baharı özleten esintisi vurdu yüzüne ,  siyah saçları gecenin esintisinde hafifçe savruldu gerdanına. Derin bir nefes aldı. Bu gece tatlı bir heyecan vardı , nabzı hızlı atıyor yüzünde hafiflemiş bir tebessüm.

Ahşap çalışma masasının karşısında duvarı boydan boya kaplayan kitaplık…

Odayı saran ahşap kokusuna karıştı derin bir sessizlik. 

Çalışma masasına yöneldi , defterine yazdığı  satırlara  göz gezdirdi.

Paragraflar karışık

Ardı sıra yazılmış devrik cümleler

Her iki satırdan bir satırın üzeri çizilmiş

Vazgeçilmiş!

Tereddüt her kelimeye işlemiş

İhtimallerin ve tereddütlerin çakıştığı

Duygu karmaşası