EĞITIMDE AILE NIN ROLÜ
Günümüzde pek çok aile de hem anne hem de baba çalışmakta ve eğitimin yaşı da 6 ya hatta çocuğun kreşe de gönderildiğini varsayarsak 3 yaşına kadar düşmektedir. İşte tam burada her aile amansız “hangi okul” sorusuyla karşılaşmaktadır.
Hangi okul? Ekonomik durumu iyi olan aileler için çok farklı alternatifler sunan epeyce kurum mevcut. Sabah çocuğu evden alıp akşam eve getireninden tutunda, kantininde çocuğunuzun ne alıp alamayacağına sizin evde bilgisayar başında karar verebildiğiniz türde çeşitli seçenekleriniz mevcut. Devlet okulları bu anlamda pek fazla bir seçenek sunmuyor, hatta burnunuzun dibindeki okula kayıt yaptırabilmek için bile çoğu kez bir yığın bürokratik engeli de aşmanız, yüklü bir bağışta bulunmanız vb çeşitli zorlukları da aşmanız gerekiyor.
Tüm bu engel ve zorlukları aştıktan sonra çocuğunuz için en iyisi olduğuna karar verdiğiniz hizmeti sürekli alabilmenin de bir garantisi yok.
Dünyası bankası raporuna göre “eğitimimizin uluslararası bir normu yok. Okul öncesi eğitimde % 15 lik okullaşmayla Fas, Gürcistan ve Endonezya’nın gerisinde kalıyoruz. Ortaöğretimde de durumuzu çok da iç açıcı değil. Meslek Liseleri ve Genel Liseler amaçlarını gerçekleştiremiyor. Velinin % 50 masraflarına katıldığı eğitim sistemi çok az öğrenciyi iyi eğitiyor. Öğrencilerin büyük bir bölümünü başarısız kılıyor.”
Bir öğrencinin anasınıfından liseyi bitirdiği süreç toplam (yaklaşık110 bin saat) zamanın ancak % 10(1040) saat okulda geçiriyor tatiller, devamsızlık, hastalık ve sevk vs. kısımları da çıktığında bu oran daha da aşağıda kalıyor. dışarda kalan sürenin bir kısmının uyku yolda gidiş gelişler vs ile geçtiğini varsaysak bile çocuğun ailesiyle geçirdiği süre toplam % 40 lık dilime tekabül ediyor. Başka bir deyimle okuldaki sürenin 4 katı süreyi çocuk aile yanında geçiriyor.
Çocukluk ve gençlik dönemine tekabül eden bu süreçte cocuğun okul dışında geçen sürenin planlamasını kendi yaptığını hesaba kattığımızda okulun etkisi çok aza inmektedir.
AaHatta kurduğu arkadaşlıkların bir kısmının da dışardan okula taşındığını da düşündüğümüzde okulun çocuk üzerindeki etkisi çok azalmaktadır.
Tüm bunlara çocuğun % 17 lik bir zaman dilimini geçirdiği çevreyi de dahil ettiğimizde okulun hiçbir avantajı kalmamaktadır.
Dışarıdaki sinema, kafeterya, tiyatro müzik, oyun salonu, bilgisayar, internetcafe vs. gibi çeşitli eğlenceli ortamları da dahil ettiğimizde okul ortamıyla kıyaslanamayacak bir avantaja sahip olmaktadır.
Okul ortamının tüm bunlarla rekabet edebilmesi çok güçtür, hem kendisine ayrılan zaman payı küçük, hem de kullandığı araçlar aile ve sosyal çevrelere göre daha az etkilidir.
Tüm bunlara dünya raporundaki belirtilen durumları, devlet okullarının bırakın rekabeti standart olması gereken araç gereç donanım fiziki şart ve personel eksiklik ve yetersizliklerini de eklediğinizde okulun elinde hedeflerine ulaşabilmek için hiçbir şansı kalmamaktadır. Zaten de bu amacını gerçekleştirememektedir.
Peki o halde ne yapmalı sorusu karşımızda ciddi bir sorun olarak duruyor. Rakamlar ortada o halde bir veli olarak görev bize düşüyor. Çocuk eğitim gördüğü sürenin büyük bir bölümünü aile yanında geçirdiğine ve sosyal çevremizi de kendimiz seçme şansına sahip olduğumuza göre iş aile düşüyor. Jakoben bir yaklaşımla eğitimden mucizeler beklemek hayalperestlik olmaktan öteye geçmeyecektir.
Çocuk eğitiminde en önemli unsur ailedir.. Çocuğun eğitimini tesadüflere bırakarak 13 yıl boyunca hiçbir şey yapmadan veli toplantılarına bile lütfen katılıp lise bittikten sonra da milyarlarca para dökerek üniversiteye göndermeye çalışmak kafamızı kuma gömmektir. .