RAMAZAN BIR YOLCULUKTUR

Ramazan başlamadan yaklaşık 1 hafta önce Cuma namazı çıkışında pişi, helva ve susamlı şeker dağıtımı yapılıyordu. Karaman’da aslında bu gelenek epeyce yaygın imiş ama ben çok az şahit oldum. Bende kuyruğa geçtim ve bir ve her birinden aldım. 
Pişiden her ısırışımda her lokma beni çocukluğuma götürdü. Benim çocukluğumda bizim köyde çocuklar her hafta perşembeyi cumaya bağlayan gece, ellerinde pişi toplamaya yarayan) şişlerle (lekhum dzaseler, köknar ağaçlarının tepe kısmından kesildikten sonra dallarının bağlanıp kurutulmasıyla yapılırdır. ki genelde beş ve altılı dalı olurdu ortada da tutacak yeri olur. tepenin ortasındaki çıkıntı baston gibi kıvrılıp bağlanarak yapılırdı. Diğer dallar da güzelce kıvrılır ve bağlanırdı. Bitmiş hali bezi alınmış ters duran şemsiyeye benzerdi. En lüks lekhum dzaseler onlardı, bunu yapmayı beceremeyenleri ise kavak ve söğütten kesilen çatal daldan yaparlardı) her evden pişi toplardı. Şişlerin bütün dalları dolar ve akşam okunmaya yakın evlere gelinirdi.
Köyde iftar zamanları büyük bir telaş vakti olsa da asıl telaş Perşembe akşamları olurdu, evin tüm kadınları “haydi daha ne duruyorsunuz, şimdi çocuklar pişi toplamaya gelir” fırçasını yerlerdi evin en yaşlı kadınından. Köyde ekonomik durumu iyi olmayan bir iki aile dışında tüm evde aynı telaş yaşanırdı.
Teravih ayrı bir şenlikti, köyün camisi küçük olduğu için kadınların ve çocukların bir kısmı teravihe katılamazdı. Onlarda pencere önününde bekler cemaatin rahmetinden faydalanmak isterlerdi, namaz kılamasalar da aralarda tekbir getirir ve cemaatle birlikte dua ederlerdi.
Bayramlar ise adeta bir şölendi, özellikle kurban bayramı köyden ayrılan ne kadar insan varsa (Almancılar dahil) hepse köye dönerdi. Çocuklar bayram namazını dört gözle bekler, cemaat camiden dağılır dağılmaz, şeker toplamaya çıkardı çocuklar, köyün en başından başlanır ve en sonuna kadar gidilirdi. Köyde küs olanlar olsa bile bu çocuklara hiç yansımaz, hiçbir ev atlanmadan tüm evler ziyaret edilirdi. Özellikle Almancıların evleri en zevkle en keyifle ziyaret edilen evlerdendi. (Bayramlarda çocuklara genelde susamlı veya akide şeker ikram edilir, büyüklere ise ambalajlı şeker ikram edilirdi.) ama Almancılar, hem küçüklere hem büyüklere ambalajlı şeker ikram ederlerdi, diğer evlerde sigara olarak, samsun ve Maltepe ikram edilirken, Almancıların evlerinde, kent, marlbora, pallmall, ikram edilirdi. 
O zamanlar susamlı ve akide şeker verilen evlerden birer tane alır, pek beğenmezdik, oysa cami çıkışı aldığım şekerin tadını o kadar beğendim ki anlatamam, ağzımdaki şekerin tadının şekerden mi yoksa çocukluğumdan mı geldiğine karar veremedim,
Yazı biraz ah o eski ramazanlar gibi oldu ama aslında farklı bir yazı olacaktı. Çünkü son yıllarını en büyük modası oldu artık. Kim ramazan veya bayramla ilgili bir şeyler söylemesi gerekse söze “ah nerde o eski ramazanlar” diye başlıyor. 
Hepimizin de çok iyi bildiği gibi aslında geçmişi bugünden güzel kılan çocukluğumuzdu. Hani bir laf vardırya “çocukluk bir masaldır aslında” 
İşte her ramazan bizi yolculuğa çıkarır, çocukluğumuzu yanımıza alarak çıkarız bu yolculuğa, ve yolun sonu hep masumiyet, saflık, temizlik, ve kirlenmemiş bir kalple biter.
Haydi bu ramazan hep birlikte yolculuğa çıkalım, sadece çocukluğumuzu alalım yanımıza, yolumuza, çocuksu saf temiz ve masum duygularla çıkalım, kibir, yalan, ihtiras ve riyadan arınıp, içimize, kendimize dönelim.