Şaban ayının sonlarına gelmemizle beraber kuran ayı ramazanın heyecanı da içimizi sarmaya başladı. Böylede diyorum amma; geçenlerde bir ağabeyimizde diyor ki: yahu! Ramazan’da yaklaşıyor ya! Nedendir; içimizde hiç heyecan meyecan yok. Ağabeyimizin bu hazin sözlerine katılmamak mümkünde değil. Ramazan deyince çoluk çocuk yüreğimizi bir heyecan kaplardı. Ramazan davuluyla uyanırdık sahurun bereketine. Davulcular bile daha bir samimi vururlardı tokmağı davula. Hemen radyoya sarılır gençliğin sesi radyosunu bir açardık. Anam kıyma sıkması sıkar verirdi elimize. O zamanlar kıyma ucuzudu azizim. Tahinli pidemiz bile samimiyet kokardı. Ne desek boş be azizim! Öpülecek eller toprak altında, samimi ramazanlarda mazide kaldı vesselam. 2003 yılında tanıştım kuran ile. Sayüstü camiine adımımı attığım ilk günden itibaren cami cemaati aman mustafam sen hafız ol! Aman sen hafız ol. Bana ne fedakarlıklar yapılırdı ki bu uğurda! Onların hakkını ne yapsam ifa edemem. Bir polis ahmet ağabey vardı cemaatimizde. Bir gün elinde prof dr mehmet emin ayın kasetli hatim setini getirdi. Ahmet ağabey çığırı açtı! Bende ezberledim, ezberledim. Kuranıkerimi ezberlemekten çok onu muhafaza etmek güçtür. Onu hiç ihmal etmemek ve durmadan tekrar etmek gereklidir. Hocalar arasında nahif birde nükte yapılır: ettekraruvel ahsen! Velevkane yüzseksen diye. Peygamber efendimizinde bu konuda çok güzel bir hadisişerifi vardır. Peygamber efendimiz buyururlar ki: kuranı tekrar etmediğin taktirde: o senden devenin sahibinden kaçtığı gibi kaçar. Deve; sahibinden sinsice ve sessizce kaçar gidermiş. İşte o gül peygamber; böylesine bir benzetmeyle ehli kuranı böylece uyarır.  Aslında; bu din garip geldi! Yine garip gidecek! Selam olsun garip olanlara buyuran bir peygamberin ümmetiyiz. Öyleya: garip değilmi bu din? Garip değilmi bu kuran? Biz kuranı sadece yasinden, vakıadan, hucurattan ibaret saymazmıyız? Onlarıda sadece cenazelerde, düğünlerde vs okumazmıyız? Onu kılıflara hapsedip sözümona hürmeten evimizin duvarına asmazmıyız? Tvlerde toplumun değer yargılarını ayaklar altına alan o mahut programlara reytink kazandırdığımız kadar kuranın hangi suresini gündemde tutarız? Hangimiz; diploma miploma, diyanet işlerinde iyi bir görev uğruna değilde; sadece allah rızası için hafızlık yapar ve kuranı her türlü zevkten daha üstün tutarız? Hangimiz; gecenin karanlığında! Uykunun en tatlı aralığında: yakup gibi; hüznümüzü, garipliğimizi, kimsesizliğimizi allaha havale ederiz? Biz vatsap gruplarında filan; benim çocuk corona oldu! Benim kız sınava girecek; amman ha! Oğlum için, kızım için bilmem ne kadar hucurat okuyuverin, fetih okuyuverin! Diye surelerin ahkamıyla amel etmek yerine; kurandan birtakım dünyevi menfaatler ummazmıyız? Aah! Ah! Yıl 2009du galiba. Bir gün bir hacı ağabey hocanın birine şöyle demiş: hocam! Bizim evde bir hatim kaset seti var! Tayyar altıkulaçın! İşinize yararmı getirsem? Evde öylece durup durur! Belki bir istifade edilir! Demiş. Hocam sağolsun: bizim hafızlık yapan ağma bir kardeşimiz var! Getirde ona verelimde istifade etsin, dinlesin! Demiş. Hacı ağabey bir akşam namazı vakti getirdi hatim setini ve şöyle deyiverdi: hocam! Ben bu kuran kasetlerini; 1982 senesinde aldıydım! Müftülüğe getirdileridi! Oradan aldıydım. Hacı ağabeye teşekkür edip kaset çantasını aldım. Yer yer eskimeye durmuş; 33 kasetlik bir çanta. Birde baktım ki: 3 tanesi hariç bütün kasetler daha ambalajıyla duruyor. Evet! Evet! Bildiğin kasetler anbalajlı! 1982den bu tarafa hiç açılmamış! O kasetler müzik kasetleri olsaydı; bunca yıl anbalajında bekletilirmiydi? Kuran garipmi değilmi? Varın siz taktir buyurun? Yine bir gün karamanın sevilen siması mehmet şimşek hoca katıldığımız bir yağmur duasında şöyle bir hatıra anlatmıştı: askerliğimi jandarma olarak yaptım! Diyor: bir gün dövülmüş, tartaklanmış, her yanı çürük bir yaşlı kadın çıkageldi! Diyor: sorduk? Teyze nedir bu halin? Kadın: çocuklarım beni dövdü? Neden dövdü çocukların seni? Evin tapusunu istediler! Bende sakladım onlardan tapuyu! Dövdüler; sövdüler yinede tapuyu sakladığım yeri söylemedim onlara. Sorduk: nereye sakladın ya tapuyu a teyzem? Teyze: guzum! Evdeki kuranın içine saklayıverdim! Oğullarımın kuranın içine bakmak töbe akıllarına gelmez. Hocamın anlattığı bu ibretamiz hadise beni çok etkilemişti. Oğulların töbe kuranın içine bakmak akıllarına gelmezmiş! Öyle diyormuş teyze! Neden? Çünkü bizim kuran diye bir derdimiz, çabamız yokta ondan. Ben; kuranikerim ile tanıştığımdan bu yana; onun kıymetini ifa ettiğim sürece hiç dara düşmedim. Rabbim o kuranın hatrına bana ne niğmetler verdi ne niğmetler. O kuranı tekrar tekrar okumak devlet! Onu terk etmek ne büyük bir hasrettir. Bir gün hafızlığını ikmal etmiş bir ablama sordum! Dedim: abla! Hafızlığı nasıl sağlam tutabiliriz? Bu konuda bir tavsiyen olurmu bana? Abla: hafızım! 7 sene sen kuranı bırakmazsan; 7 senenin sonunda sen onu bıraksanda o seni artık bırakmaz! Demişti. Yine bir gün karamanımızın manevi mimarlarından ağma hafız alirıza selçuk ağabeye sohbette sordular: hafız ağabey! Hafızlığını nasıl koruyabildin? Hafız ağabey o ballı diliyle: hayat beni öyle yıprattı ki! Bir zaman çektiğim gailelerden tam beş sene kuran okuyamadım amma beş senenin sonunda hafızlığımı kontrol ettim ki; kuran dimağımda ilk günkü gibi taze ve sapasağlamdı! Diyor ayağına türap olduğum hafız ağabeyim. Benim tek arkadaşım, tek sırdaşımdır kuran. Eller günün güneşin tadını çıkarırken ben hep kuran okurum. Haliyle; sesimde yükselir konu komşuyuda rahatsız ederim bazen. Kuranın mucizelerine defalarca şahit oldum. Bunların bazılarını burada zikretmekteki maksadım; bu dünyanın boş olduğunu ve ne varsa kitabullahta var olduğunu siz değerli okuyucularıma haykırmaktır vesselam. Kuranın gördüğüm en büyük mucizesi: rabbımın onun hurmetine bir oğul vermesi oldu.  Ben oğlumun hiç ağlayıp zırlayıp serkeşlik ettiğini bilmem. Mesela; evde içim daralsa ve kuran okumaya yönelsem ve aklıma sevdiğim birisi düşse; vallahi daha okuduğum kuran bitmeden telefonum çalar ve rabbim sevdiğimi bana mülaki kılar. Yıl 2019; mekkeden medineye vasıl olmuştuk. Mescidiresul içerisinde braille alfabesiyle yazılmış kuranikerimlerden birini açıp okurken yüreğime bir hazan düştü. Sevgililer sultanının huzurunda aklıma mekkede karşılaştığım pazarcı ağabeylerim geldi. Nolaydı şimdi burda olsalardıda benimle konuşsalardı! Diye içimden geçirir geçirmez sırtımı bir sıvazlayan oldu! Baktım; mekkede karşılaşıp tanıştığım pazarcı ağabeyler! Onlar kuranın mucizesiyle beni medinedede bulmuşlardı. Yahu! O kadar çok şey anlatabilirim ki. Son bir kaç tavsiyenin ardından bu yazımızıda sırlayalım inşeallah. Bunaldığımızda , hastalandığımızda şifa ayetlerine sığınalım. Nazara marus kaldığımızda kalem suresinin son ayetine sığınalım. Hüznümüzü yakup gibi yusufun rabbına ısmarlayalım: yusuf suresi; ayet; 86. Kuran ayı ramazanda kuranı çok ihya edelim. Kim bilir belki bu son ramazanımız olabilir. Selam olsun kuranı hakkıyla okuyanlara! Gündemine alanlara! Mesayi harcayanlara.

Yanıtlaİlet