Çok değer verdiğim bir kardeşim WhatsApp’tan yazmış bana: “Abi, Murat Göğebakan’ı sever misin?” demiş. Durduk yerde bu soruda nerden çıktı diye şöyle bir afalladım önce. Murat Göğebakan dinleyen biride değildim ya! Sordum kardeşime: “Hayırdır? Niye sordun?” diye. Dedi ki: “Yarın Murat Göğebakan’ın hayatının anlatıldığı Kalbim Yaralı filmi vizyona giriyor! Sinemaya gidelim mi?” dedi. Ben: Sadece seninle bir arada olabilmek için bile giderim kardeşim!” Dedim. Maksadım sinemayı bahane edip o kardeşimle zaman geçirmekti. Aslında vizyonuda takip ederim ama daha fragmanları izler izlemez büyük hayal kırıklıklarına uğrarım. Çünkü günümüz filmlerinde gençlerin dikkatini daha çok celbetmek için ağır küfürlere yer veriyorlar. Bu durum beni çok üzer. Örneğin: Karamanlı sanatçı Kurtuluş Kuş’un: ‘Sevmedim Deme Bana’ isimli sinema filmini çok merak etmeme rağmen fragmanı dinlediğimde kulağıma ağır küfürler gelince gidemedim ve en önemlisi de oğlum Kurtuluş Kuşu çok sevmesine rağmen götüremedim. Bilmem bu önyargıdan mıdır nedir. Murat Göğebakan’ın hayatını anlatan film benim dikkatimden kaçmış. Filmden bahsetmeye geçmeden önce Karaman’ımızda sinema dalında hizmet veren tek firma olan; Sinenas sinemalarına çok teşekkür ederim. Filmin görselliğinden bahsedemeyeceğim! Kulağımın işittiklerini, yüreğimin hissettiklerini yazacağım. Murat Adanalı bir ailenin çocuğudur. Doğarken radyasyona maruz kalır. Annenin hamileliği geç fark edilmiş ve sorunlu bir doğum gerçekleşmiştir. Murat engellidir. Sanıyorum bir ayağı kısa ve konuşmakta güçlük çekmektedir. Çocukluğundan bu yana müziğe meraklıdır ama babası çok serttir ve Murat’ın müzikle uğraşmasına son derece karşı çıkmaktadır. Murat’ın teyze kızı da anne babası Almanya’da çalıştıkları için Murat’larla beraber kalmaktadır. Babası bir gün dükkanı ve kardeşi Bülent’i Murat’a emanet eder ama Murat dikkatsizliği sonucu kardeşi Bülent’in bir araba tarafından ezilip ölmesine mani olamaz. Bu durum karşısında çok üzülüp kendini hırpalar Murat. Ona teselli öksüz ve masum olan teyze kızından gelir. Yine bir gün o masum kız; biriktirdiği paralarla Murat’ın hayatına yön veren bir gitar hediye alır. Murat büyür ve kafelerde müzik yapmaya başlar. Teyze kızı Güle de tertemiz bir aşk beslemeye başlar ben sana aşık oldum bir tanem şarkısı ve duygularıyla. Neticede Gül ile evlenir. Bir çocukları olur. Adını Bülent koyarlar. Murat ilk çocuğun ayaklarına diker gözlerini ya çocuğu da kendisi gibi engelliyse? Ben filmin tam burasında kendimi buldum. Oğlum dünyaya geldiğinde en büyük korkum çocukta bir engel olup olmadığıydı. Eee! Yaşamayan ne bilir. Murat’ı bir müzik yapımcısı İstanbul’a kaset yapmaya davet eder. Gül Murat’ın İstanbul’a gitmesine pek razı olmaz.  Murat gülü ikna eder ve İstanbul’da gider. Gider gitmesine de kılık kıyafeti müzik yapımcısı tarafından beğenilmediği gibi neden karşımıza çıkarıyorsun bu meczubu! Der. Buna rağmen Murat kendisini davet eden yapımcı tarafından binbir çileyle günlerce oyalanır. Bu arada yapımcıya da 5 albümlük ağır bir sözleşmeye imza atar. Nitekim bir gün stüdyoya girer ve ilk albümünü yapar. Adana’yı çocuğunun anası, gülüm! Diye sevdiği biricik eşini arar ve eşyaları bir an önce satmasını ve kendilerini İstanbul’a aldıracağını söyler. Bu arada Murat’ın karşısına bir menajer Selma çıkar! Tıpkı kara bir gece gibi. Önce Murat’ın kalbini alır Gül’ün elinden! Sonra nikahını. Murat menajer Selman’ın sarhoşluğuyla biricik karısı Gül’ü ve oğlunu tamamen terk eder. Dedim ya! Hep kendi yaşanmışlıklarımı buldum bu filmde. Murat bir gün lüks bir arabayla Adana’ya oğlu Bülent’i görmeye gelir! Yanında karısı menajer Selma’da vardır. Bu sahne sırasında ön sıralardan bir ablamız: yuh! Diyerek bütün salonun duygularına tercüman oldu. Hayalimizdeki Murat Göğebakan’dan çok farklı bir Murat Göğebakan tablosu çiziliyordu. Murat yaptığı albümlerden hakedişlerini alamaz. Yorgundur Murat! Kalbide yaralıdır elbet. Bir konser öncesi rahatsızlanır. Doktorlar ileri derece lösemi olduğunu söylerler. Ağır kemoterapilerle çileli bir süreç başlar.  Murat 208 gün hastanede tedavi görür. Bu sırada karısı menajeri Selma Murat’ın nesi var nesi yoksa satar. Bu süreçte Murat’ın yanına neredeyse hiç uğramaz. 208 günün sonunda Murat biraz iyiye gider. Bir gün arabayla giderken gizemli bir ihtiyara rastlar. Onu alır arabaya sorar ona mealen: baba! Aşkla çıkan yolun sonu ihanete varsa! Ne dersin? İhtiyar: evlat! Edepli olan tokatı değil; tokatın sahibini arar! Der ve kaybolur birden. Murat tekrar rahatsızlanır ve bu hastaneye yatış Murat’ın sonu olur ve son nefesinde yanında teyze kızı ve Gül’üm diye sevdiği ilk karısı vardır. Hakikaten uzun zamandır izlediğim en temiz, en küfürsüz ve en kıymetli sinema filmiydi; Murat Göğebakan Kalbim Yaralı filmi. Bizden sonraki nesillere bir eser bırakan bütün sanatçılara saygı ve minnetle.