İnsanlık tarihinden itibaren geçmiş yaşantıların tecrübelerini öğrenebildiğimiz ve hayatlarımıza aktarabildiğimiz başlıca iki kaynağımız bulunmakta. Bu kaynaklardan birisi Kitaplar yani geniş perspektifte “Yazı” iken ki biz bunu okuyarak elde ederiz, diğeri ise geçmişte yaşayıp bugün yaşamlarının son dönemlerinde olan büyüklerimiz ki onlardan tecrübelerini dinleyerek ve konuşarak öğreniriz. Bugünkü yazımızda okumanın hayatımızdaki önemine odaklanacağız fakat bu durum sizi sıkmadan söylemek istiyorum ki kitap okumakla ilgili çok fazla bir şey söylemeyeceğiz.           

Okumak deyince aklımıza ilk olarak kitap okumak gelir. Bu fiili bir çocuğa söylerseniz aklına hikâye kitabı gelirken, bir aile büyüğünüze sorduğunuzda ise aklına ilk olarak kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim ve onun Tefsiri gelebilir. Genel itibari ile bireylerin verdikleri cevaplara ve yaş aralıklarına baktığımızda herkes kendisinde eksik olduğunu hissettiği, ihtiyacı olduğunu hissettiği ve/veya gelişmek istediği alanla ilgili cevaplar verir. Peki bu soruyu Lise, Üniversite ve yeni iş hayatına atılmış gençlere sorarsak nasıl bir cevap alırdık?

Maalesef sorunun cevabı bilindik cevaplardan öteye gitmezdi diye düşünüyorum çünkü bizler maalesef çoğunlukla okumak fiilinden sadece “kitap okumak” anlamını çıkartıyoruz. Bu cevabın da en önemli kaynağı Kutsal kitabımızın ilk emrinin “OKU” olmasıdır. Fakat okumak sadece yazılı olan şeyleri işaret etmeyebilir. En azından üniversiteye giden ve hayatı bir şekilde yorumlamaya çalışan bir birey olarak ben öyle düşünüyorum ki zaten en başta Bizlerin Kuran-ı Kerem’i Arapçasından ziyade Türkçe Mealini ve Tefsirini okuyup insanlığa ve özellikle biz (Müslümanlara) verdiği mesajları daha iyi anlamamız gerektiğini şiddetle savunanlardan birisiyim.

Öte yandan;

İlk olarak okumaya kendimizden başlamalıyız. Sevdiğimiz ve sevmediğimiz şeyler, hedeflerimiz, hayallerimiz, karakteristik özelliklerimizi OKUMALI şu anda olduğumuz ve gelecekte olmak istediğimiz kişiyi hayal etmeli ve ardından analiz ederek kendimizi o yönde geliştirmeliyiz.

Çevremizde ilişki kurduğumuz insanları, onların düşüncelerini, duygularını, hal-hareket ve jest ve mimiklerini OKUMALI yorumlamalı ve anlamlandırmalıyız. Sadece sözlü olarak değil sözsüz olarak kişilerin neler düşündüğünü ve hissettiğini OKUMALIYIZ. Ancak bunu yaparsak sağlıklı ilişkiler ve yaşamımızı daha iyi kaliteli hale getirebiliriz.

İçerisinde bulunduğumuz sosyal çevre ve en genelinde ülkenin ihtiyaçlarını ve eksiklerini OKUMALIYIZ ki önce kendimize sonra ailemize, çevremize ve vatanımıza faydalı işler yapmayı kendimize hedef olarak belirleyebilelim.

Tabi ki bizler bilinmezlikten hoşlanmamakla birlikte geleceğimizi ön görebilmeyi ve bireysel olarak ekonomik özgürlüğümüzü elimize almayı isteriz ama bunun için piyasayı, sektörlerin ve iş dünyasının ihtiyaçlarını, dünyanın gidişatından dolayı ortaya çıkan yeni çalışma alanlarını, yeni para kazanma yöntemlerini (örn; girişimcilik), nasıl geleceğe dönük yatırımlar yapılması gerektiğini, kullanılmayan pasif paranın nasıl değerlendirilmesi gerektiğini OKUMALIYIZ!

Yakın ilişkilerde iletişim halinde olduğumuz kişilerin ve/veya yeni tanıştığımız bireyleri OKUYABİLMELİYİZ ki kurduğumuz ilişkiden faydalanabilelim, aynı zamanda da olabilecek olumsuzluklardan en az zararı görelim.

Toparlayacak olursak “okumak” eylemi sadece kitap okumaktan ibaret değildir ve olmamalıdır. Başta kendimiz olmak üzere çevreyi, insanları, hayatı, ekonomiyi, politikayı her şeyi okumalı ve anlam dünyamızı genişletmeliyiz ki daha kaliteli bir yaşam sürebilelim.

OKUMANIZ VE ANLAM DÜNYANIZI GENİŞLETMENİZ DİLEĞİ İLE…