Açıklamasına “Okursan öğrenirsin bir fayda, okumazsan ne fayda…” diyerek başlayan Saadet Partisi İl Başkanı Yasim Koz, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamolloğlu’nun asgari ücret ile ilgili açıklamalarını desteklediklerini belirtti. Koz; “Son zamanlarda Genel Başkanımız Sayın Temel Karamollaoğlu’nun asgari ücret hedefi ile alakalı gerek basında gerekse sosyal medyada yapılan haberlere trajikomik tepkiler geldiği üzülerek gözlemliyoruz. Tepkilerin, Genel Başkanımızın hedefini desteklemesi gereken asgari ücretlilerden, bu artışla işlerini düzeltecek, kredi borçlarını ödeyecek esnaflardan gelmesi meseleyi trajikomik yapıyor ve Ömer Hayyam’ın ‘Celladına âşıksa bir millet…’ dizelerini aklımıza getiriyor.” ifadelerini kullandı. Temel Karamollaoğlu’nun, asgari ücretin belirlenmesinde açlık sınırının değil yoksulluk sınırının baz alınması gerektirdiğini belirten sözlerini anımsatan Başkan Koz; “ Açlık sınırının baz alınması ölümü gösterip sıtmaya razı etmektir, karnınızın doyduğuna razı olun demektir. Kaldı açlık sınırı 4 kişilik bir aile için hesaplanır bu da 5 ve daha fazla kişiden oluşan bir aileyi açlığa mahkum etmektir. Halbuki bugüne kadar hedef yoksulluk sınırı olsaydı bugün gerçek manada şahlanmış, bir tweet ile tepetaklak olmayan sağlam bir ekonomiye kavuşmuş olacaktık. İktidarın göreve geldiği 2002 yılından bu yana her sene asgari ücrete %20 oranında zam yapılsaydı bugün asgari ücret 5.657 TL olacaktı ve 2020 asgari ücreti bu miktar üzerinden hesaplanacaktı. ” diyerek bunu yapmanın zor olmadığını aktardı. Geçmişte Milli Görüşün iktidarın bir köşesinden tuttuğu anda ekonomik bağımsızlık için önemli icraatlar yaptığını belirten Koz; “Biz 1996 yılında Rahmetli Erbakan hocamızın başbakanlığı döneminde asgari ücrette % 100‘den fazla artış sağladık. Memurlara % 102.5 maaş zammı yaptık. Yine o dönemde memur emeklilerine %116, işçi emeklilerine %121, Bağ-Kur emeklilerine %221 reel zam yaptık. Buna karşın 54. Hükümetin göreve geldiği 1996 yılının Haziran ayındaki yıllık enflasyon %76 iken, görevi bıraktığı 1997 yılının Haziran ayında yıllık enflasyon %75,7 olarak gerçekleşmişti. Yine o dönemde ekonomik alanda yaptıklarımıza bakalım. Eşel-Mobil sistemi getirilerek, memur ve işçilerin maaş zamları otomatiğe bağlanmış, enflasyon nispetinde maaşları otomatik olarak arttırılmış ve enflasyona ezdirilmemiştir. 1996 yılı sonunda 20 milyar dolar olması beklenen bütçe açığı 15 milyar dolara, 45 milyar dolar olması beklenen iç borç ise 22 milyar dolara düşürülmüştür. Hükümet devraldığında % 76‘lar seviyesinde olan repo oranı, Şubat 1997 tarihinde % 50‘ler seviyesine çekilmiş, % 26’lık bir kar edilmiştir. % 170 seviyelerinde devralınan hazine borçlanma faizi, Şubat 1997 tarihinde % 83‘ler seviyesine düşürülmüştür. Kaynak paketlerden Ocak 1997 itibariyle 11,78 milyar dolar, Nisan 1997 itibariyle 13,33 milyar dolar bir gelir sağlanmıştır. Yani, toplam 25,11 milyar doların zamsız, vergisiz olarak gelir havuzuna aktarılması sağlanmıştır. 50 yıldan beri ilk defa 1997 tarihinde denk bütçe yapılmış böylelikle faizle borç almaya gerek kalmamıştır. İşte bütün bunlardan yapılan tasarruflar tarım ve sanayinin gelişmesine aktarılmış ve topyekûn bir reel kalkınma sağlanmıştır. Öyle ki 11 aylık iktidar dönemimizde ülkemiz, reel olarak %11 büyümüş, işsizlik %6 seviyelerine düşürülmüştür. Bütün bu gerçekleşen veriler gösteriyor ki maaşların yüksek olması bir ülkeyi batırmaz, enflasyonu arttırmaz, işsizliği katlamaz bilakis talebin artmasına, piyasanın canlanmasına esnafın kazanmasına, üreticinin arzı arttırmasına dolaysıyla ilave yatırımlarla istihdama katkı yapmasına ve ülkenin kağıt üzerinde değil, borçla değil, reel olarak büyümesine sebep olur. Ekonomiyi düzlüğe çıkartmak biz Milli Görüşçülerin işi. Çünkü biz ülkemizi seviyoruz, ülkemizin potansiyelini biliyoruz. Asgari ücreti arttırmak, ekonomiyi düzeltmek bizim için kolay. Bugün asgari ücret talebimize gelen tepkiler gösteriyor ki biz Milli görüşçülerin en çok zorlandığı şey ‘Aslanı, kedi olmadığına ikna etmektir.’” diyerek açıklamasını bitirdi.