Herkesin malumudur. Uzmanlarca “asrın felaketi” olarak isimlendirilen deprem 10’dan fazla şehrimizi etkiledi. Tahribatın büyük olduğu şehirlerse Hatay, Kahramanmaraş, Adıyaman, Malatya ve Gaziantep oldu. İşte bu elîm hadiseden kısa bir süre önce yayımlanan Medeniyetler Bahçesi Hatay Şehrengizi (Kâmil ve Hilal Uğurlu, Hatay Vakfı Yayınları) isimli kitap, kaderin bir cilvesi, tarihe düşülen hazin bir not oldu. Zelzeleden iki hafta sonra duayen gazeteci Ahmet Tek’in 20 Şubat 2023 tarihinde köşesinden haber verdiği eser, usta kalemin tavassutuyla elime ulaştı. Daha evvel hiç gitmediğim bu kente ait satırları pişmanlık ve hüzünle örülü duygularla okudum. Kadim şehir Hatay’ın doğal güzelliklerini, tarihî mekânlarını, dar sokaklarını, mutfak kültürünü anlatmak için yazılan şehrengiz, güzelleme değil bir ağıt olmuştu artık.

Türü ne olursa olsun, kitap okurken yaptığım bir şey var: Okuma esnasında karşılaştığım bazı kelime ve deyimlerin Türkçenin güncel sözlüklerinde yer alıp almadığını kontrol etmek. Bunun için ikide bir elimdeki sözlüklere bakarım. Özellikle de sözlük geçmişi ve tecrübesi 1945 yılına kadar uzanan Türk Dil Kurumunun (TDK) son basımı 2011 senesine ait Türkçe Sözlük’üne… Bu yöntemin okuma hızımı düşürdüğü muhakkak. Ancak çalışma alanı ve sevdası Türkçe olan bir araştırmacıyım ben. Altını çizdiğim yahut yanı başına mim koyduğum kelime, deyim, terim, ikileme vb. sözleri belirleyip lügat yazarlarına iletmek okumak kadar değerli geliyor bana.

Uğurlu çiftinin elinden çıkan kitabı da aynı usulle okudum. Kimisi terim, kimisi deyim; kimisi mahallî, kimisi millî ama hepsi rengârenk, ışıl ışıl onlarca örnek birikti elimde. Her biri dilimiz, kültür ve medeniyetimiz için önem taşıyan bu kelimeler hem yazarın hem de Hataylıların Türkçenin söz varlığına katkısı olarak sözlüklere alınmayı bekliyor. Belki hayret edeceksiniz ama listenin başında kitaba adını veren “şehrengiz” var. Bugüne kadar yaptığım okumalarda not alıp sözlük yazarlarına ilettiğim yüzlerce kelime oldu. Ama hiçbirisi bu kelime kadar beni şaşırtmadı, dahası üzmedi.

Türkçenin Farsçayla temasının yadigârlarından olan şehrengiz, “şehr” ve “engîz” unsurlarının terkibiyle meydana gelmiş bir kelime. Bir edebiyat terimi olarak; “bir şehrin görülmeye değer yerlerini, doğal güzelliklerini, tarihî mekânlarını, o şehirdeki sanat ve meslek dallarında öne çıkmış kimseleri işleyen manzume” demek. Türk edebiyatındaki örnekleri arasında güzelleri veya bir yerin güzellerini anlatanlar da var. Mesîhî’nin Edirne Şehrengizi, Lâmiî Çelebi’nin Bursa Şehrengizi, Enderunlu Fâzıl’ın Çenginâme ve Zenânnâme’si bu bapta sayılabilecek örneklerden birkaçı. İstanbul, Edirne ve Bursa haklarında en çok şehrengiz yazılan yerler. Antakya, Mostar, Manisa, Diyarbakır, Üsküp gibi güzeller de böyle eserlere konu olmuş. Şiir geleneğimize Farslardan geçtiğine dair bir görüş ileri sürülse de türün, Türk menşeli olduğu ve Türklerin elinde en seçkin örneklerini verdiği herkesçe kabul ediliyor.

16 ve 17. asırlarda en güzel örnekleri yazılan şehrengizler, ne yazık ki 18. yüzyılın sonlarından itibaren nevi şahsına münhasır hususiyetlerini ve önemini yitirmeye başlamış. Bugün klasik şekilleri görülmese de nesir biçiminde varlığını sürdürüyor. Türün bu yeni ve seçkin örneklerine imza atan isimlerden biri de Kâmil Uğurlu. Bilim, kültür ve sanat çevrelerinde mimar, şair, yazar gibi hüviyetleriyle tanınan Uğurlu’nun şehrengizleri bugün yediye ulaşmış durumda. Karaman, Konya, Sakarya, Eskişehir, Kahramanmaraş ve Kırgızistan’ın Oş şehri; Uğurlu’nun, güzellemesini tek başına yahut bir isimle beraberce kaleme aldığı şanslı vilayetler. Bir dönem şehreminlik, müşavirlik gibi vazifeler de yürüten yazar, çabasıyla şehirleri geçmişten geleceğe taşıdığı gibi en nadide örnekleri bize ait türün yaşamasına da hizmet ediyor.

Bu izahtan da anlaşılacağı üzere şehrengiz; her yönüyle Türkçenin malı olmuş bir kelime, daha doğrusu terim. Arkasında büyük bir miras, yoğun bir emek ve çok sayıda örnek var. Kadim medeniyetimizin güç ve zenginliğinin simgelerinden olan kelimenin TDK’nin basılı ve çevrim içi sözlüklerinde bulunmayışı kabul edilebilir bir durum değil. Kurum, 1945’ten 2011’e kadar genişleterek 11 kez çıkardığı Türkçe Sözlük’te kelimeye hiç yer vermemiş. Burada şehrengizin bir edebiyat terimi olduğu, bu nedenle esere alınmadığı gerekçe olarak düşünülebilir. Fakat aynı sözlükte gazel, kaside, mesnevi gibi yaygın türlerin yanında murabba, tahmis, tardiye gibi şiir geleneğimizde örnekleri nispeten az olan terimler de yer alıyor. Şehrengiz de en az bunlar kadar işlek ve örneğe sahip; onlar kadar yerli ve millî. Hepsi köklü tarihimizin bir emaneti, zengin kültürümüzün bir yapı taşı.

Şehrengizsiz edebiyat olmayacağı gibi sözlük de olmaz. TDK; ürünleriyle aramızda yaşamaya devam eden Mesîhi, Lâmiî Çelebi, Enderunlu Fazıl ile bugün yazılarıyla türü diri tutan Kâmil Uğurlu, Mehmet Kâmil Berse, Zakir Erçevik ve diğer kalem sahiplerinin çabasını görmelidir. D. Mehmet Doğan, Yaşar Çağbayır, merhum İlhan Ayverdi gibi kendisine yakışanı yaparak sözlüğün yeni baskısına bu kelimeyi almalıdır.