Hak dostum hak! Diyerekten başlıyorum. Efendim: Ben evde oturmayı hiç sevmem. Bir fırsat geçt imi elime; beyaz bastonumu siper eder; enginlere sığmam taşarım. Benim 7 yaşında bir oğlum var. Yalan yok! Bu yıl onun sayesinde iyi gezdik. O kadife kafasıyla beni şehir şehir gezdirdi kerata. Varsın görmeyiversin gözlerim. Cıvıltılara karıştı mı sesim! İşte o zaman; oluyor dünyalar benim. Geçtiğimiz hafta; Başarı Eğitim Kurumlarının tertip ettiği Karadeniz gezisine katıldık. Bu geziye bu sefer eşimi de dahil ettik. İkimizde engelli olmamıza rağmen bizi memnuniyetle götürdüler. Aslında bu yıl başarı eğitim kurumları belki de Türkiye’de bir ilki başardı ve geziler ne kadar uzun olursa olsun biz engelli velileri gezilerden mahrum etmediler.
Bize bir sorumlu öğretmen tayin edildi ve o sorumlu öğretmen bizlere gezi boyunca eşlik ettiler. Engellere rağmen bizi mahrum bırakmayan başarı eğitim kurumuna sonsuz şükranlarımı arz ediyorum. Efenduum! Gelelum şimdi hamsinun faydalarina: 19 Nisan Cuma akşamı Piri Reis Kültür Merkezi önünde otobüsümüzü bulduk. Bizi Nuray öğretmenimiz karşıladı gülen gözlerle. Ön koltuklardan yer ayrılmış bize. Eğer beni ön koltuklara oturturlar da şoförün ne konuştuğunu duyabilecek konuma getirirlerse; hey! Babam hey! İşte o zaman değmen benim keyfime. Otobüs hareket etti. Bende başladım sesleri bir bir analiz etmeye.
Otobüs Kırıkkale, Çorum , Samsun derken vasıl oldu Trabzon’a. Rehberimiz ile buluştuk. Rehberimiz Adnan bey hakikaten tam bir babacan ve tamı tamına on numara bir rehberdi. Önce: Maçka’da bir kahvaltı ettik. Oradan Sümela Manastırına gittik. Manastırın belli bir yerine transfer araçlarıyla ulaştık. Kalan yolu tabanvayla çıktık. Çıktık amma lokomotif gibi duman çıkarmaya başladım. Ne yapayum efendum! İflahum söküldi daa! Sümela manastırının ardından Sürmene’de bir bıçak atölyesine gittik. Oradan bıçak alışverişi edildi. Alışveriş edenlere de birer kupon verildi. Bıçakçıdan sonra bir çay fabrikasına götürüldük. Bu çay fabrikası; belki de gezinin en anlamlı, en kıymetli ayağıydı. Bizi horonlarla karşıladılar. Çaylar hakkında kısa bir brifing aldıktan sonra geçtik çayların tadına bakmaya.
İlk ikram edilen çayın adı kızıl büyü idi. Bu çay en kaliteli çay olarak lanse edildi bizlere. Hakikaten çok leziz bir çaydı kızıl büyü. İkinci bardak çay; maranda çayıydı. Bu çay daha çok kekik tadı veriyordu. Son olarakta karadut çayı verildi. İkramlar son bulunca başladı hummali bir çay alışverişi. Çay sabunu, çay kolonyası, hülasa çaya dair geniş bir yelpaze. Çay alışverişinden de birer adet kupon verildi.
Bu kuponların ne anlama geldiğini o an anlayamadım. Çay fabrikasının ardından uzun göle gittik. Uzun gölün çevresi hep Arap. Dükkanların ismi bile Arapça. Hüzün verici değil mi? Uzun gölün ardından konaklayacağımız otele gittik. Otelde beni bir ziyaretçi bekliyordu. Yılların hasreti vuslata dönüşecekti. Vefanın ve tevazunun ta kendisi: Trabzon İl Müftü Yardımcısı; Şakir Şahin hocam beni ziyarete gelmişti. Beraberinde Trabzon İl Müftüsü Sayın Selami Aydın hocamlar da varlardı. Şakir hocam ile yılların hasretini beş dakikaya sığdırmaya çalıştık. Trabzon İL MÜFTÜSÜ SELAMİ AYDIN hocamın da tevazusundan istifade ettik. Her güzelliğin bir hitamı var ya! Benimde Şakir hocama olan vuslatım beş dakika sürdü. Ertesi sabahki ilk durağımız Rize Ayder yaylasıydı. Müthiş bir oksijen depoladıktan sonra salıncak, zeplin ve raftink alanına gittik. Burada çocuklar eğlendiler. Oradan minibüslerle Çinçiba köprüsü, Zilkale , Polovit şelalesini içeren üç, üç buçuk saatlik yaylalar turuna çıktık.
Minibüs şoförleri tam bir Karadeniz insanıydı. Fıkra gibi bir tur yaptırdılar. Daracık yollarda ilerlerken haliyle korkanlar oldu. Şoför müthiş keyif verici bir tonla: merak etmeyun! Ben ezrailden liste aldum! Sizun adunuz listede yok! Hele korkmayun! Diyordu. O şoförün fıkra gibi sözlerini ve yolculuğun keyfini bir ömür unutmayacağım. Karadeniz gezisinin sonuna gelirken rehberimiz Adnan bey alışverişler neticesinde edindiğimiz kuponlarla çekiliş yaptı ve bıçakçının ve çay fabrikasının verdiği hediyeleri dağıttı. Karadeniz esnafı hediyeleşme kültürünü çok kıymetli bir şekilde gösteriyordu. Ayrıca hiç turist kazığı yedirmediler sanki. Fiyatlar sanki normaldi. Bu geziyi tertip eden ve bize Karadeniz’i yaşatan Başarı Eğitim Kurumu nezdinde: baba müdür; Doğan Yeğin beylere, Çiğdem Alkan hanımefendiye, gülen yüzüyle bize hayat veren Nuray öğretmenimize, eşime eşlik eden neşe kaynağı Nagihan öğretmenime, ana sesli Gamze öğretmenimize, kardeşler grubun baba duruşlu Umut ağabeyine bize eşlik eden Bünyamin Çelik Bey’e, kar turun vefalı yöneticisi Emre Yılmaz kardeşime ve tatlı sert şoför İsmail ağabeye sonsuz teşekkürlerimi sunarım. Seni anlatmak öyle kolay değil! Benim anlatamadıklarımı sen anlat Karadeniz.