Bugün 13 Mayıs 2023. Kerimüddin Karaman oğlu Mehmet Bey’in tarihte “Cimri Hadisesi” olarak da bilinen olayın ardından Konya’da Selçuklu sarayında Türk diliyle ilgili meşhur iradesini ilan ettiği tarihin 746. senesi. Bu tarihin ve çağın iki büyük şahsiyeti var: Türkçenin ve Türklerin zor zamanlarında aldıkları karar ve sergiledikleri duruşla öne çıkan iki büyük isim: biri savaş meydanının kahramanı Mehmet Bey; diğeri söz meydanının kahramanı Yunus Emre. İki büyük şahsiyet başta olmak üzere dilimize, kültürümüze, medeniyetimize hizmeti geçmiş tüm kahramanlarımızı rahmetle, şükranla yâd ediyoruz.

Dil Siyaseti ve Türkçe Yüzyılı

2023 yılının özel bir anlamı var. İçinde bulunduğumuz sene Cumhuriyet’in 100. yılı. Bu vesileyle 2023 yılını hem Türkçe muhasebesi yapmak hem ülkemizin ihtiyaç duyduğu Türkçe vizyonunu belirlemek için bir fırsat olarak görüyorum. Bu amaçla geçtiğimiz yüzyıl başta olmak üzere Türk dili tarihini bütüncül ve tarafsız bir anlayışla gözden geçirmenin yararlı olacağını düşünüyorum. Dilimizin mevcut durumunu, güncel sorunlarını, bugüne kadar yapılan doğruları, yanlışları, eksiklerimizi, çelişkilerimizi açıkça konuşmak, tartışmak ve hatta bunlarla yüzleşmek durumundayız. Türkçenin meselelerine kalıcı çözümler getirebilmek için millet olarak bu “nefis muhasebesi” şart olmuştur. Buradan hareketle de Türkçe için bir gelecek vizyonu ortaya koymak ve bu dava doğrultusunda çalışmak, ulusal ve uluslararası projeler geliştirmek gerekiyor. Nasıl ki ticarette, sanayide, ekonomide kısa, orta ve uzun vadeli bir program hazırlanıyor ve takip ediliyorsa dil konusunda da devletin izlediği bir siyaset, strateji olmalı. Millî, tarih ve medeniyetiyle barışık, kapsayıcı, birleştirici, rasyonel, Türk dünyasını Türkiye Türkçesini ortak dili etrafında birleştiren bu dil siyasetine Türk Dil Kurumu bunun uygulayıcısı olarak bu işe öncülük etmeli. TRT, RTÜK, YÖK, üniversiteler, diğer eğitim kurumları, STK’lar da aynı hedef için mücadele etmeli.  

Bu gayretler, 2023’le başlayacak olan Türkiye yüzyılını Türkçe Yüzyılı hâline de getirecektir. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Önümüzdeki asır, geçmişte bazı dönemlerde olduğu gibi bir kez daha Türkçe Yüzyılı olmalıdır.

Malum olduğu üzere insanlık, tarihin her devresinde yıldızı parlayan bir dile şahit olmuştur. Dünyadaki yüzlerce dilden birinin diğerlerinin önüne geçmesi; onun yapısı, kökeni, kelime zenginliğiyle ilgili değildir. Bunu belirleyen, o dili konuşan milletin siyasi ve ekonomik gücüdür; bilim ve teknolojide aldığı mesafe, kültür ve medeniyet yolunda oynadığı roldür. Mesela Roma’nın bir dünya devleti olması Latinceyi devrinin en prestijli dili hâline getirmiştir. İslamiyet ve onun esasları etrafında yürüyen İslam devletleri, Arapçayı VIII-XIV. yüzyıllar arasında en saygın ve tercih edilir bilim dili konumuna yükseltmiştir. XVI ve XVII. asırlar Osmanlı’nın gücüne bağlı olarak Türkçenin altın çağıdır. İranlılar arasında Türkçe bilenin işi rast gider. şeklinde bir atasözü ortaya çıkmıştır. Onları böyle söylemeye sevk eden, geniş bir coğrafyaya hâkim bir milletle komşu ve iç içe olmanın yanında Türklerin eriştiği siyasi, iktisadi ve medeni güçtür. Son iki yüzyılda ise Avrupa dilleri öne çıkmıştır. Sahneye önce Fransızca çıkmış, İkinci Cihan Harbi’nden sonra o koltuğa ABD’nin yükselen gücüne paralel olarak İngilizce oturmuştur. Kabul etmek gerekir ki küreselleşme olgusu tüm araçlarıyla İngiliz diline ve kültürüne hizmet etmiş, onu tarihte hiçbir dile nasip olmayan yaygınlığa ulaştırmıştır. İngilizce, bugün yeryüzündeki 7168 dilin varlığını ve geleceğini cidden tehdit etmektedir.

İşte “Türkiye Yüzyılı” başarının, enerjinin, üretimin, bilimin yüzyılı olduğu kadar sanatın, kültürün, felsefenin, edebiyatın, özellikle bunları üretip geliştirecek ve geleceğe taşıyacak olan Türkçenin de yüzyılı olmalıdır. Kültürün bilgiyle, bilginin düşünceyle, düşüncenin ise dille üretildiği, geliştirildiği unutulmamalıdır. Türkçenin bekasını, geleceğini ve dünya ölçeğindeki yerini Türkler, özellikle Türk dünyasının ağabeyi olan Türkiye belirleyecektir.