2013 Türkiye’sine kolay gelinmedi. Görene, 11 yılda çok büyük kazanımlar elde edildi. Yazar kasaların atıldığı, esnafın dahi sokağa döküldüğü günler yaşandı. Hatırlayın askeri ve bürokratik vesayet milleti nasıl da tasallut altına almıştı. Ülkede bir yağma düzeni vardı. Başörtüsü bahana götürme/çalma şahane idi. Kimin eli kimin cebinde belli değildi. Ama belli olan bir şey vardı ki millet cebindeki elleri bir türlü çıkaramıyordu. Korkudan bir imparatorluk kurulmuş millet tedirgin edilmişti. Memur maaşlarının ödenemeyeceği söylentileri ortada konuşulup durmaktaydı. Güzel ülkemizin itibarı sıfır noktasını bulmuş adeta dibe vurmuştu. Gözbebeğimiz İstanbul çöp yığınlarına teslim olmuştu. İstanbullu musluğundan su içemiyordu. Daha doğrusu musluğundan su akmıyordu. Bereketsizlikten barajlar dahi kurumuştu. İstanbullu suya hasret kalmıştı. Korku, endişe, ümitsizlik, belirsizlik, istikrarsızlık, çöküş, moralsizlik milletin başına bir kabus gibi çökmüştü.

Bu olumsuzlukların sebebi olarak bu ülkeye, bu millete hizmet aşkıyla yanıp tutuşan insanlar gösteriliyordu. Baskı görüyor, öteleniyor, horlanıyor, inançları gibi yaşamalarına engel olunuyordu. Namaz kılan askerler ordudan ihraç ediliyor, hayatları karartılıyordu. Başörtülü öğrenciler üniversitelere alınmıyor, derslere sokulmuyordu. İkna odalarıyla ‘ben seni böyle görmek istiyorum’ baskısı yapılıyordu. İmam-Hatiplerin orta kısmı kapatılıyor, mezunlarının üniversitelere girmemesi için katsayı uygulaması yapılıyordu. İmam-Hatip liseleri ortadan kaldırılmaya çalışılıyordu. Kur’an kursları kapatılıyor, Kur’anı öğrenmek için yaş sınırlaması getiriliyordu. Bir vakıf medeniyeti kurmuş ecdadımızın yolundan giden vakıflar takibata uğruyor, baskılara maruz kalıyor ve kapatılmaları sağlanıyordu. Mezuniyet törenlerine başörtülü anneler alınmıyor, çocuklarının o özel günlerinde yanlarında olmaları engelleniyordu. Vergisini kaçırmayan, çalmayan, soymayan evlatların anaları, bu ülke için ölmeyi canına minnet sayan şehitlerin, civanların anaları madalya törenlerine alınmıyordu.

Şimdi bu kadar baskı ve dışlanmışlığa uğrayan bu insanların hangi birisi küfrü diline pelesenk etti. Hangi birisi güvenlik güçlerine saldırdı. Hangi birisi kamu malına zarar verdi. Hangi birisi elinde sopalarla otobüs duraklarını yıktı. Hangi birisi kamu binalarının ve esnafın camını çerçevesini yıktı. Molotoflar attı. Ateşe verdi. Kaldırım taşlarını söküp hınç ve öfkeyle fırlattı. 
Hayır bunların hiçbirini yapmadı. Sabretti. Dua etti. Yine ülkesi  için çalıştı. Üretti. Barışı, kardeşliği, sevgiyi, dayanışmayı, yardımlaşmayı bayraklaştırdı. Ülkesine zarar vermek asla aklının bir köşesinden geçmedi.

İşadamları dünyanın dört bir yanına dağıldı. Oralara yatırım yaptı. Müesseseler kurdu. Ülkemiz ekonomisine katkı sağladı. Anadolu aslanları, Anadolu kaplanları oldu.

Ülke otoyollarla bezendi. Devlet, memuruna-işçisine borcunu ödedi. IMF’e borcunu bitirdi.
30 yıldır kene gibi millete yapışan terör belasını Milli Birlik ve Beraberlik Projesiyle ortadan kaldırdı. Huzur ve barış iklimi oluşturdu.
Saymakla bitirilemeyecek güzel işler yapıldı. Yapılıyor ve yapılacakta. Çünkü buna inanmış, adanmış civanmertler işbaşında.
Şu işe bakın ki gezi parkı bahanesiyle devrim naraları atıp yakıp yıkanlar, küfredenler, ayaklanma kışkırtıcılığı yapanlar bu ülkeye ne verdiler.  Yahu ne verdiniz.

Ülkenin geleceği adına ne yaptınız, hangi projeyi ortaya koydunuz. Barış adına, sevgi adına, kardeşlik adına hangi fedakarlığı ortaya koydunuz.
Millet size niye iltifat etsin. Bu ülkenin sokaklarını, meydanlarını şiddet arenasına çevirdiniz. Bakın sizin bu edepsizliğinize karşı bu günlerde ülkede neler oluyor.

Biraz insaf diyeceğim ama ne yazık ki o insaf vicdanı olanlarda, yüreği olanlarda var.
Bu milletin meylettiği yeri artık bir görün. Dört gündür vatanından, milletinden vatanı ve milleti için ayrı olan başbakanına sevgi seli olup akan meyyaliyeti görün.

Herkes kendi hamurunu ortaya koyuyor.
Hamuru sevgi, kardeşlik, barış, hizmet aşkıyla yoğrulan başbakanım dört gün kısada olsa sesine nefesine hasret bıraktı bizleri. Hoş geldin milletine, hoş geldin ülkene, hoş geldin milletinin yüreğine.  
Müsterih ol ki bu millet seni asla yedirtmeyecek. 
 
Yusuf SALİH