“Bir şeyi kıymetli kılan durum nedir?” sorusuna çeşitli cevaplar verilebilir. Ama bence bu sorunun cevabı, emektir. Sosyal medyada gördüğüm bir fotoğraf gerçekten beni çok etkiledi. Bu resimde kendimce çok anlamlar buldum. Şu yorumu yaptım: Bir insanın “emek harcayarak” hedefine ulaşması ve zirveye tırmanması, bazı bedelleri ödemesine bağlıdır.

Peki, emeği kıymetlendiren şey ne?

Emeğin içinde bilgi var, irade var, beceri var, hayal kurma var,  gayret var, çaba var, tecrübe var, üzüntü var, hayal kırıklığı var. Yani emeğin içinde insanın bizatihi kendisi var.  Emeğin kutsallığı alın terinde gizlidir.  Bu yüzden insanın emeği kutsal görülmüş, çabası ve gayreti aziz bilinmiş.

Diğer taraftan bir şeye kolay erişildiyse; yani emeksiz elde edildiyse o şey çabuk tüketilmeye mahkûmdur. Bir şeye zor erişildiyse; yani emek harcanarak elde edildiyse o şey de korunmaya mecburdur. İşte o şeyi bir şeylikten çıkaran durum emektir.

Sonuç olarak; ebeveynler çocuklarına, öğretmenler öğrencilerine, ustalar çıraklarına emeğin ne kadar kutsal bir olgu olduğunu öğretmeli. Onlara emeksiz kolay lokmanın aslında hiç de lezzetli olmayacağından/olamayacağından bahsetmeli. Ve emekten lezzet almalarını sağlamalı. Başkalarının emeğine saygı duymanın çok yüce bir insani tavır olduğunu ruhlarına aşılamalı.

Aksi takdirde;  menfaat odaklı bakış açısıyla emeksiz bir şeyleri elde etme anlayışı; sosyolojik bir ur gibi toplumun manevi olarak kanser olmasına neden olur. Ki bunun bedelini yine fert fert değil, toplum olarak öderiz.