EVDEKİ TAHTA VE UZAKTAKİ KULE
İslam dünyasının gövdesine indirilen darbeler yetmezmiş gibi bu gövdenin görünmemesi için de otlar ve sarmaşıklarla etrafı çepeçevre sarıldı batı tarafından. Bu ot ve sarmaşıklardan bir türlü kurtulup kendi gövdemizin azametine bir türlü bakamıyoruz. Bu ot ve sarmaşıklardan kurtulmak bir yana her gün biraz daha ayrık otlarıyla gövdemizi kapatmaya çalışıyoruz.
Şunu görmek ve anlamamız gerekiyor batıda ilke ve değer yoktur. Onların ilke ve değeri ancak kendi menfaatleri söz konusuysa geçerlidir. Kendinden olmayan insanın zerre kadar kıymeti yoktur. Kendinden olmayan aşağılanabilir, zulmedilebilir, yoksullaştırılabilir, sömürülebilir ya da öldürülebilir. Bunda hiçbir sakınca yoktur. Çünkü o kendinden değildir.
Suriye’de 100 binin üzerinde insan öldürülmüş, tarihi ve kültürel değerleri yok edilmiş kimin umurunda. Herkes keyfinde aleminde bu zulmü seyrediyor.
Mısır’da halkın iradesi hiçe sayılarak darbe yapılıyor. Demokrasi havarilerinin gıkı çıkmıyor.
100 binin üzerinde insanın öldürülmesine sessiz kalan kalantörler, kimyasal silahla 1400 sivilin öldürülmesi üzerine efelenmeye başladı. Bu ne çelişki bu ne ikiyüzlülük.
Birleşmiş Milletler bu sorunu Suriye iç savaşa gitmeden çözebilirdi. Kılı kıpırdamadı. Çünkü o artık Bir-leşmiş milletlerdi. Kokusu her tarafa yayılıyor ve insanın burnunun kemiklerini sızlatıyor.
Tam bir komedi oynanıyor. ABD kimyasal silah kullanıldı diye sınırlı müdahale edeceğini, rejime dokunulmayacağını bu savaşın onları ilgilendirmediğini beyan edip duruyor. Akşam sınırlı müdahale edeceğim diyor, sabah senatoya sunacağım eğer oradan karar çıkarsa müdahale edeceğim diyor. Anlayacağımız fırfırik gibi dönüyör.
Elbette ki silahla müdahale hiç olmamalı. Silahsız bütün yollar ve yöntemler denenmeli. Bu işte kimler tarafsa harekete geçmeli ve bu sorun silahsız halledilmeli. Ancak bunu yapacak insani vicdan nerede?
Suriye rejimi en kısa sürede seçimlere gidip kendi yöneticilerini kendilerinin belirleyeceği bir ortama zorlanamaz mıydı? Türkiye’nin dışında hiç kimse bu seçenek üzerinde yoğunlaşmadı. Türkiye’nin bu tavrı doğruydu. Fakat görmezden gelindi. Görmezden gelinen bu tavrın ardında 100 binin üzerinde insanın kanına girildi.
Bu aşamadan sonra elbette ki Suriye rejimi gitmeli. Sınırlı müdahale ne demek? Orada gidip kimi vuracaksın. Bombaları Özgür Suriye Ordusunun üzerine atıp yanlışlık mı yaptık diyeceksin. Esad’ın ekmeğinin yağı bitmiş de onun ekmeğine yağ mı taşıyacaksın.
İkiz kuleler patlatıldığında kıyameti koparıp Irak’a ve Afganistan’a saldıran ABD Suriye’de nasıl bir oyunun içindesin. Evdeyken damındaki bir tahtanın düşmesi uzaktaki bir kulenin yıkılmasından daha önemli bir sorun oluyor senin için. Evimden bir tahta düşmesin ancak varsın uzaktaki kuleler yıkılsın. Bundan bana ne? Yaklaşım bu. Umarım bu yaklaşım zalimlerin sonunu kısa sürede getirir.
Kurulu düzen güçlünün ve kuvvetlinin haklı olduğu bir düzendir. Bu düzen zulüm odaklı bir düzendir. Bu batının bir düzenidir.
Haklının güçlü ve kuvvetli olduğu bir düzen kurulmalıdır. Kan ve gözyaşının dinmesi ancak buna bağlıdır. Daha fazla kan akmadan bu düzenin temelleri atılmalıdır. Artık bu gönüllüler hareketi adıyla mı olur yoksa başka bir formül mü bulunur bunu düşünmek lazım.
Bu batıyla olmaz. Bu yapısıyla bir-leşmiş milletlerle olmaz. Batı’nın değersiz ve ilkesizliği insanlığı bitirip tüketti.
Zulmü seyreden Batı, Rusya, Çin ve İran içinize öyle bir ateş düşer ki nereden geldiğini dahi düşünecek vaktiniz olmaz.
M. Abdulkadir YUSUFOĞLU