Kalem, kağıt, mühürlü cümleler...

Sana yazılan her cümle azizdir, kitap kokar .

Dediğim gibi arada göğüs kafesin sıkışacak nefes alamayacak gibi olacaksın acıya acıya alacaksın o nefesi. Yutkunamayacak boğazında düğümlenecek her kelime. Kimseyi duymak istemeyecek kimseye duyurmak istemeyeceksin. Lakin istesen de istemesen de duymasan da o sessiz çığlığını bir veya iki kişi duyacak. Lütfen şimdi Diyaframdan nefes al ve beş saniye sonra ver nefesini... geçecek anla geçecek.

Elimi uzatıyorum otuz yılın nasırlarını hissedebiliyor musun? Öyle sandığın gibi hiç de genç değil, avuç içimdeki çizgiler nasıl da acıta acıta zevk veriyor.

Uzaktan uzağa bakakalıyorsun. Dolgun, yoğun, çatık bakışların neler anlatıyor avuç içime...

Elimi gezdiriyorum yüzünde yılların verdiği yorgunluğu hissediyorum alnındaki çizgilerde. Avuç içimdeki çizgilerin acısı yüzündeki çizgilerin yorgunluğu ile uğuşturuyor ruhumu.

Elimi yüzümü yıkıyorum, çayımı katıyorum. Çayıma kattığım şeker pek de hoş gelmiyor damağıma yine de içiyorum. Balkondayım gecenin ayazı bağrımı üşütüyor, üşüdükçe dinleniyorum...

Ay Işığı yansımış Denizin orta yerine bir Yakamoz gece ile Deniz’in karanlığının kesiştiği noktada... dalıyorsun derin bir Hülya’ya. Dalgaların sesi susturuyor içinde ki çığlığı. Sekînet ve bir huzur...

Çatık bakışların ,nasır tutmuş ellerim.

Geçmez sandığın tüm acılar mazi olmuş, düşününce anlıyorsun. İnce bir sızı kalmış sol tarafında. Elimi uzatıyorum ve susuyorum.