Makam hırsı, kazanma hırsı, ön planda olma hırsı, daha lüks  yaşama hırsı,  hırs hırs hırs derken  hayat kayıveriyor    avuçlarımızın  arasından ve bir de bakmışsınız ki ölüm  dayanmış  kapıya.  


Ölümlü dünyada ölümü hatırlatıp ta siz değerli okuyucularımın  içini karartmak  istemem ama dünyanın  tek  acı gerçeği  ölüm  başkası  yalan. Ölümü  en güzel  şekilde yorumlayan  şu şarkı sözlerini yazmadan  geçemeyeceğim. 

Geri  döndüren gördün mü geçmişi
Boşa soldurdun o nazlı gençliği
Bir avuç toprak için yor kendini
Dünyada ölümden başkası yalan
Yalan başkası yalan
Zaman kendine benzetmez her şeyi
Hesapsız açar baharlar pembeyi
Açmadığın dalda sözün geçer mi
Dünyada ölümden başkası yalan
Yalan başkası yalan
Sitem etme haberi yok dağların
Gözlerini ellerinle bağladın
Faydası yok geç kalınmış figanın
Dünyada ölümden başkası yalan
Yalan başkası yalan.


Sevgili Candan  ERÇETİN’in de   yüreğine sağlık.
 “DÜNYADA ÖLÜMDEN BAŞKASININ  YALAN” olduğu ve  kaşın  göze yakınlığı kadar her  an  hepimize yakın  olan şu  dünya da  kutsal   bildiğimiz  değerlerimizi çiğneyip  hırs yapmaya değer mi?  
 Çıkan her  fırtınada hemen ona sığınıp, günün  hangi anında olursa olsun saate bakmadan kapısını çaldığınız  dostlarınız, Kâbe duvarı kadar  kutsal bildiğimiz kardeşleriniz, acı, tatlı ve özel günlerinde yanında olduğunuz ve yanınızda olmasını istediğiniz  akrabalarınız,  içinizi kemiren sorunlarınızı, yüreğinizde kopan fırtınaları,  yaşadığınız tarifsiz acılarınızı ve de kabına sığmayan  mutluluklarınızı ilk paylaştığınız arkadaşlarınızla bir de bakmışsınız  ki araya mesafeler  girmiş, sadece mesafe girmekle kalmamış en  azılı düşman olmuşsunuz  birden. Menfaatlerin  söz sahibi olduğu, kişisel çıkarların ön planda tutulduğu  bir sinemanın  baş  aktörlerini oynayıp  duruyoruz dünyalık şeyler için.  Kardeşler, akrabalar, dostluklar  ve arkadaşlıklar arası  kırgınlıklar, küskünlükler, düşmanlıklar  hayatın  olmazsa olmazları oldu birden.  Hepsi de dünya malı, hepsi  çıkar kavgası. Kefenin  cebi var da insanlar  ötelere götürecekler  sanki. Yaşamak  için  elbette ki  para dediğimiz madde  gerekli  ama fazla kazanayım derken dünya ve ahiret güzelliklerini görmekten  aciz hale geldik.  Kimsenin hakkına razı olmaması nedeniyle   çıkan kavgalar ve bu kavgaların    zaman  zaman  cinayete vardığını, aynı karında yatıp aynı göğüsten beslenen kardeşlerin  gün gelip azılı bir  düşman  olduğunu, kopmaz dediğin  aile bağlarının birer pamuk  ipliğine döndüğünü, sevginin  yerini nefret, paylaşmanın  yerini bencilliğin aldığını  görünce  soruyorum kendime  insanın  ailesi, dostları, arkadaşları, sevdikleri ve sevenleri olmayınca ne kalır ki geriye. Hepsi ayrı bir  güzellik, hepsi ayrı bir  mutluluk, hepsi ayrı birer kutsal  değer  aslında.  Manevi mutluluğu bırakıp nefsani arzularımızın ardından  koşuyoruz  doludizgin.  İlkbaharda  ılık  ılık  esen rüzgarın eşliğinde damla damla çiseleyen  yağmurun toprakla buluştuktan  sonra  yaydığı  eşsiz kokuyu ve o kokunun  verdiği tarifsiz  huzuru  bir  kenara bırakıp bataklıktaki yosunun pis kokusuna odaklanıyoruz. Yeşilin tonlarıyla çevrili dağların  arasında fışkıran  şelalenin doyumsuz güzelliğini bırakıp  dibi görünmeyen okyanusun üzerinde yüzen sahte hayatlara aldanıyoruz.  Oysa okyanusun  dibi derindir  dalmaya kalktığınız  zaman   hemencecik boğuverir koynunda. Mavisinin güzelliği ise sadece aldatmaca Tıpkı sonu gelmeyen hırslarınızın sizi boğup ta  dünya ve ahiret  güzelliklerinden  mahrum  bıraktığı gibi.  Halbuki gökyüzünden  aheste aheste düşen  her  yağmur damlası, büyük  bir  coşkuyla  fışkıran  şelalelerin her biri Yüce Allah’tan  zikrullah  dolu ayetlerle biri diğerinden  güzel  mesaj getirir  biz  kullara  ama biz kullar öyle gafiliz  ki bırakın  görmeyi  bakmasını bile bilmeyiz ve  basit  şeyler  için  harcarız kısacık  ömrümüzü. Sözün  özü ömür  çok  kısa, hani bazen   duygulanırsınız ve gözünüze  dolan yaşların  kimsenin görmesini istemediğiniz için akmasını da istemezsiniz   ama o yaşlar kaşınızı  oynatınca akıverir ya   size sormadan  işte ben ölümü, gözümüzden düşmesini istemediğimiz  halde bize sormadan  düşen  bir  damla yaşa benzetirim. Ölüm; bizlere ne zaman geleceğini sormuyor  ama bir  gün mutlaka geliyor.  
Çünkü;
Ölümü doğanın  kanunu yapmış Hak
Düşer  elbet bir gün dalından,  kuruyan yaprak
O zaman bu kadar  düşmanlık, “ bu  kadar  hırs niye”
Herkesin  gözünü örtecek  olan sadece  bir  avuç  kara toprak
Dünya hırsının  girdabında boğulmamanız dileğiyle Saygılar  Rukiye UZUN