Çok şaşıracağınıza adım gibi eminim. Hatta ve hatta yazıyı büsbütün okumak yerine satır aralarında geçen hatırı sayılır bir holdingin ya da meşhur bir firmanın ismini bulmanın çabasını güdeceksiniz. Lakin her geçen gün büyüyen ve adı şimdilerde daha çok zikredilen bu müstesna sponsorun kim olduğunu yazıyı sabırla okuyunca çözmüş olacaksınız.

Şimdi en baştan başlayalım isterseniz. Hz. Adem’den hatta yeniden yaradılışın başladığı tufan hadisesinin mimarı Hz. Nuh’dan itibaren değil tabi ki de. Hz. Musa ve İsrâiloğullarından başlayacağım. Karaman Futbol Kulübü’ne sponsor olmakla İsrâiloğullarının ne alakası var muhterem? Söyleyeyim ne alakası olduğunu. Hani Hazret-i Mûsâ -aleyhisselâm-, kavmini “Arz-ı Mev’ûd” denilen yere yerleşmek üzere, Kenan diyârına götürmek için yola çıkıyor da kavmi yani İsrâiloğulları orda zorba bir toplumla savaşmak zorunda kalacaklarını bildikleri için ve sıkıya gelmekten korktukları için malum yanıtı veriyordu ya.

Ey Mûsâ! Onlar orada bulundukları müddetçe, biz oraya aslâ girmeyiz; şu durumda Sen ve Rabbin, gidin savaşın! Biz burada oturacağız!

Yani kısacası diyorlardı ki yorma bizi ey Musa! Rabbinle bir olup savaşın, eğer ki galip gelirseniz çağır bizi söz biz de elimizi kolumuzu sallaya sallaya geliriz.

Şimdi asıl mevzuumuza dönelim isterim. Sezonun başlamasıyla birlikte liderliği ele alan, hafta sonu grubun en dişli takımlarından Iğdır’ı üç puanla geçen ve inşallah devreyi lider olarak kapatacak olan Karaman Futbol Kulübü’nün başarısı; ulusal spor sayfalarında konu edilirken ne yazık ki aynı hassasiyet şehrin dinamiklerince hala olması gerektiği gibi gösterilmiş değil. Sanırım benden başka düzenli olarak Karaman FK üzerine köşe yazısı yazan ikinci bir kişi yok koskoca kentte. Beğenmediğiniz birçok ilçenin dahi en az üç beş spor yazarı var şehrinin takımından yana yazı kaleme alan. Bir de ben Konyalıyım üstelik. Konumuz bu değil elbette.

Konumuz bu şehirden olmadıkları halde bu şehrin formasını terleten çocukların sırtına geçirdikleri o kırmızı beyaz formaların hala kulağına ezan okunup bir isim konulmamış olması. Bu ironi esaslı latife bir yana takım formamızın üzerinde formayı üreten Jako firmasının doğal reklamı dışında bir reklam emaresinin bulunmuyor oluşudur ki bu kadim şehir için utanılacak bir şey olsa gerek. Kardeşim koskoca HAN ailesi dururken bize yakışır mı formaya reklam vermek? Yakışır bal gibi de yakışır. Adamlar maçlarda görev alan güvenlikçilerin ücretine varana dek her şeyi üstlenmişler zaten, siz neyin sponsorluğundan bahsediyorsunuz. Türkiye Futbol Federasyonu Sportif Ekipman Talimatı’na göre oyuncunun giydiği formanın dört tarafına reklam verebileceğiniz gibi şortundan çorabına varana dek reklamınızı yapabilirsiniz. Yeter ki firmanızın ismi hukuka, fair-play ruhuna, ahlaka ve adaba aykırı olmasın.

Demedi demeyin. Yakın bir zamanda bu takım, adından ulusal kanallarda söz ettirmeye başladığı anda diğer illerden hatta ve hatta yurt dışından birileri çıkıp biz takımın sponsoru olmak istiyoruz derlerse hiç şaşırmayın. Daha doğrusu her defasında adıyla yan yana anılmaktan imtina ettiğiniz Konya’dan bir firma çıkar da biz olalım sponsor derse şaşırın o vakit. Çünkü adeta bir rüzgar gibi ilerleyen takım devre arası yapılacak takviyelerle ikinci yarıya fırtına gibi başlayacak inşallah. İnanıyorum ki Şubat ayının sonlarına doğru hatta ve hatta 27. Haftadan itibaren puan farkını açmış olacak. İşte o zaman birçok ulusal medya organı Karaman’ın çıkışından bahseder hale gelecek. Tabi ki Nisan ayı hepimizin beklediği o güzel sonla karşılayacak şehri. İnşallah Şampiyon Karaman olacak.

Diyeceğim o ki yol yakınken gelin bu takımın başarısında pay sahibi olun. İsrailoğulları gibi yapıp “Ey Mehmet Ali Han, takımınla, hocalarınla, yönetiminle bir olup savaş ve şampiyon ol, söz biz de geleceğiz kutlamaya” demeyin. Deyim yerindeyse saraya sultan olduktan sonra değil Yusuf kuyudayken dost olun Yusuf’a. Öncesinde dost olunki samimiyetinizi, ekmeğini yediğiniz bu şehre vefa borcunuzu, yiğitliğinizi görsün herkes. Şimdi başlığı vuzuha kavuşturmanın ve takımın yeni sponsorunu açıklamanın vakti geldi sanırım. Her geçen gün daha da kalabalıklaşarak stadı hınca hınç dolduran seyirciden başkası değil tabi ki takımın yeni sponsoru. Biletli girişler sonrası elde edilen hasılat stadın o maç için gideri olan milyarları karşılamasa da onlardan başka takıma katkı sunan ikinci bir sponsor yok koca şehirde.

Hülasa maaşımdan başka gelirim yok. Şöyle adım vergi rekortmeni olarak geçse, ya hut binlerce işçi çalıştıran bir fabrikanın patronu olsam istemez miyim doksan dakika bu şehir için formasında ıslanmadık yer bırakmayan Umut Dilek’in sırtında firmamın adı yazılmış olsun. İstemez miyim takımı sırtlayan usta ayak Kaptan Akın Akman’ın göğsünde reklamım çıksın. İstemez miyim son düdük çalana dek ileri geri koşularıyla yorulmak bilmeyen Ahmet Teker’in, Ensar’ın, Orhan’ın kolunda tanıtımım yapılsın. Sametlerin, Kadir’in, İlyas’ın, Ali Kemal’in, Batuhan’ın şortunda;  Kaleci Mertcan ve Onur’un çorabında adım geçsin istemez miyim?

Mevzu aslında reklam filan da değil. Mevzu ne biliyor musunuz? Mevzu her biri pırıl pırıl olan oyuncularımızın sırf bu edepleriyle, ahlaklarıyla, oyunu çirkinleştirmeyen beyefendilikleriyle bu şehre yakışır bir oyun ortaya koymuş olmalarından ötürü onlara bir teşekkür kabilinde destek aslında. Ya değilse Karaman’da üretilen bisküvi ve çikolataların kahir ekseriyetle Orta doğu ve Afrika ülkelerine satıldığını, ülke içerisinde reklam vermenin onlara çok da fayda sağlamayacağını bizler de biliyoruz. Bunun yanında Mehmet Ali Han ve Süleyman Han’ın kimseye maddi olarak yük olmak istediği filan da yok. Fakat yarın Aktekke Meydanında şampiyonluk kutlaması yapılırken o sahneye çıkmaya ve dahi resim karesinde yer almaya yüzünüz olsun. Sözüm meclisten içeri. Karaman’da ya da başka illerde belki de ülkelerde patronluk payesine ulaşmış olan zenginler ya da Karamanlı iş adamları diye tabir edilen yakıştırmayı üzerine alınanlaradır sözüm.