Mekân ve binalara isim koyma geleneği ilk kimin tarafından yahut hangi devletin eliyle başlamıştır bilmiyorum ama eminim ki dağa taşa sevdiğinin adını kazıyan hatta ve hatta envai çeşit cümleyle duvarları süsleyen biz Türklerin bir geleneği olsa gerek. Daha öncesinde de benzer isim koyma teşebbüsü çokça olmuşsa da bu hususta en dikkat çekenlerden birisi de Orhun Anıtlarıdır. 700’lü yıllarda Bilge Kağan, Kül Tigin ve Tonyukuk adına dikilmiş bu eserler nasıl ki göreni hayretler içerisinde bırakmışsa günümüzde de birçok yapıt ölmüş ya da yaşayan bir faninin adıyla bir anılmakta.

Elbette ki keşke bu caddeye bu adamın ismi verilmeseymiş diye hayıflandığımız ya da burasının bu isimle anılıyor olması ne güzel diye tebessüm ettiğimiz çokça yer ve mekân olmuştur. O kadar ki millet yararına beş kuruşluk faydası olmadığı halde ismi cadde ve sokakları süsleyen beyhude adamlar olduğu gibi adı caddenin yahut binanın önüne geçecek kadar müstesna ve abide şahsiyetlerde çokça çıkmıştır karşımıza. Aslına bakarsanız bu durum ismi zikredilince her fırsatta lanet olsun böyle bir adam mı yaşamış bu ülkede denilebileceği gibi, beri yanda adı geçtiği anda sadaka-i cariye niyetine ruhuna Fatiha bağışlanan bir gerçeğe de dönüşmekte.

Ama maşeri vicdan tarafından da kabul gören bir gerçek var ki o da ismi yaşatılması gereken kişilerin adı anıldığında sadece insanların değil, yerin ve göğünde razı olacağı bir gönül sahibi olması gerekmez mi? Ömrünü insanlık ve mukaddes değerleri için vakfetmiş nice erler var ki adı anıldığında insanın yüreğini gökten bir el sıvazlamakta adeta. Mesela bir Alparslan’ın, bir Mimar Sinan’ın, bir Mevlana’nın, İbn-i Sina’nın ya da Sultan Fatih’in ismi geçen hangi mekan inşirahla yıkanmaz ki? Bu hakikat ışığında büyümekte olan illerden birisi olan Karamanımızda yakın zamanda inşası tamamlanacak olan yeni stadyumun benzer bir isimle terkip edilmesi ne güzel olur.

Yeni stadyumun, çokça yere ismi verilmiş ve bu yüzden ismi neredeyse klişe diye tabir edilen hale getirilmiş fanilerin adıyla anılmasını şahsen tasvip etmiyorum. Bunun yerine stadı, ismi kadar cismiyle şehrimize teşrif edip yediden yetmişe herkesin onay vereceği bir gönül erinin adıyla taçlandırsak güzel olmaz mı? Sadece cennet vatanımızda değil birçok ülkenin semalarında imzası dolaşan bu asil Türk evladının adı değil stadyumlara, kurulacak yeni üniversitelere, yeni organize sanayilere dahi verilse ziyadesiyle yakışır elbette. Bizim şehrimizde adı konulmamış olan böylesi devasa yapıtlardan şimdilik yeni şehir stadımız var. İnanıyorum ki bir gün birçok mekân ve mevki Selçuk Bayraktar ismi ile anılır olacak. Biz ilk adımı atalım ve stadımızın ismine Selçuk Bayraktar ismi verelim.

Bellimi olur, Karaman Futbol Kulübü bir gün bu isimle hemhal ola ola üst liglere çıkmayı başardığı gibi Avrupa kupalarında ülkemizi temsil eder. İstemez misiniz bir gün olup Agence France-Presse, Associated Pres, BBCWorld ve Reuters gibi uluslararası haber ajansları şehrimize kadar gelip Selçuk Bayraktar Stadı’nın önünde Karaman FK- Bayern Münih şampiyonlar ligi maçı öncesi canlı yayın yapsın. İstemez misiniz -yıllar sonra- o canlı yayın sırasında laf arasında Selçuk Bayraktar’dan; Dünyanın bir numaralı savaş uçaklarını üreten Türkiye’nin önemli şahsiyetlerinden birisi” diye bahsettiği anda göğsümüz kabarmasın. Hatta uçak fabrikalarından birisi Karaman’da kurulursa da hiç şaşırmam açıkçası.

Ha! Bu arada olur mu olur? Stadın açılışına Bayern Münih’i temsilen bir takım gelir mi gelir. Başkan Mehmet Ali Han isterse getirir elbette. Dahası şehrin semalarında Selçuk Bayraktar imzalı uçaklar bir gösteri yapar mı yapar. Yeter ki biz stadın adını Selçuk Bayraktar yapalım. Hem bu dediğim Selçuk Bayraktar için çocuk oyuncağı. Sayın Gençlik ve Spor Bakanıma, Sayın Valime, Sayın Vekillerime, Sayın Belediye Başkanıma, Sayın İl Başkanıma ve Karaman halkına arz ederim...