Taciz denildiğinde akla ilk olarak fiziksel ve cinsel taciz gelse de ülkemizde ne yazık ki sözel tacize uğrayan çocukların sayısı bir hayli fazla.

Çocuğa yapılan her olumsuz söylem sözel taciz değildir. Ana-babalar çocuklara yönelik hakaret içerikli sözler, çocuğun bedeniyle ilgili küçük düşürücü söylemlerde bulunuyorlar. Örneğin; seni doğuracağıma keşke taş doğursaydım, seni doğuracağıma ölsem daha iyiydi, hemşireler hastanede kesin seni karıştırdılar gibi söylemlerle o an farkına varılmasa da çocuk sözel tacize uğruyor. Kendisiyle, zekasıyla ya da bedeniyle ilgili sürekli dalga geçilen ve alay konusu olan çocuk kendisini değersiz hissediyor ve tüm bunların etkisi yıllar sonra ortaya çıkabiliyor ya da devam ediyor.

Çekirdek ailede çocuklarıyla rekabet içinde olan ana-babalar çocuklarının başarısına ve mutluluğuna tahammül edemezler. Sürekli olarak olumsuz eleştiri yaparlar. Kendilerini çocuklarıyla kıyaslarlar ve çocuklarının hiçbir işe yaramaz olduğunu hissettirirler. Sürekli olarak bir işe yaramaz olduğunu işiten çocuk bir süre sonra bunu içselleştirir. Yaşamının her alanında da bununla karşılaşır.

Sözel tacizler çocukları psikolojik olarak olumsuz etkilemektedir. Çocuk bu etkiyi yaşamının her alanında hissedebilir. Sözel tacize uğrayan çocuk kendini yetersiz hisseder. Hiçbir iş başaramaz olduğu söylenilen çocuk bir süre sonra çabalamayı da bırakabilir ve kendisine güvenmez. Aşağılanmış hisseder kendisini ve bu his iş yaşamında, aile yaşamında ve diğer tüm sosyal ilişkilerinde de etkisini sürdürebilir. Sözel tacize uğrayan çocuk kendisini sevilmeye değer bulmaz.

Çocuğa yönelik fiziksel ve cinsel tacizin bir cezası olsa da sözel tacize uğrayan çocuk başkaları tarafından fark edilemiyor. Henüz yaşı küçük olduğu için tacize uğradığını kendisi de fark edemiyor. Etkisi ise ilerleyen dönemlerde ortaya çıkıyor