Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır,
Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır!” M.Kemal ATATÜRK

Merhaba Doğa Gönüllüleri,

Büyük önder ATATÜRK içimizde sonsuza kadar yaşayacaktır. 

Aramızdan ayrılışının 74. yılında sizlerle iki anısını paylaşmak istedim. Belki ikisini de biliyorsunuz.  Fakat hala gereksiz yere ağaç kesimi yapılıyorsa, hala erozyonla mücadele ediyorsak demek ki büyük önder ATATÜRK’ü anlamamışız diyorum.

YÜRÜYEN KÖŞK
21 Ağustos 1929 tarihinde İstanbul’dan Bursa’ya gidecekti. Sabah 09.00 ta Ertuğrul Yatıyla Dolmabahçe önlerinden hareket edildi. Marmara’da atılan kısa bir turdan sonra yat Yalova iskelesine doğru süzülürken Atatürk’te sahili seyrediyordu. Birden sahildeki ulu çınar ağacı dikkatini çekti.Çınarın görüntüsünden etkilenen Atatürk’ün emriyle yat durduruldu. Yatın teknesiyle karaya çıkıldı. Ulu çınarın gölgesinde bir süre dinlenen Atatürk ulu çınarın civarına bir köşk yapılması talimatını verdi. Tekrar yata dönüldü ve günlük programa devam edildi. Afet İnan’nın anılarında olay yukarıdaki şekilde anlatılmaktadır.                                                                                                                                                             Atatürk, 1930 yılında, (olasılıkla Haziran ayı içinde), bir gün köşke gittiğinde, orada çalışanlar, yandaki çınar ağacının dalının köşkün çatısına vurduğunu, çatı ve duvara zarar verdiğini söyleyerek, çınarın köşke doğru uzanan dalını kesmek için izin istediler. Atatürk ise, çınar ağacının dalının kesilmesi yerine, binanın tramvay rayları üzerinde biraz ileriye alınmasını emretti.
Bu görev, İstanbul Belediyesi’ne verildi.
O sıralarda, Belediye Fen işleri Müdürü Yusuf Ziya (Erdem) Bey’di.Onun direktifleriyle, Fen İşleri Yollar Köprüler Şubesi sorumluluğu üstlendi. Başmühendis Ali Galip (Alnar) Bey, yanına aldığı teknik elemanlarıyla Yalova’ya gelerek çalışmaya başladı.
Önce, bina çevresindeki toprak büyük bir dikkatle kazılarak, temel seviyesine inildi. İstanbul’dan getirilen tramvay rayları, binanın temeline yerleştirildi.Santim santim yapılan çalışmalar sonunda bina, temelin altına sokulan raylar üzerine oturtuldu.
Atatürk, zaman zaman bu çalışmaları izliyordu. O günlerde, Paris Büyükelçisi olan Fethi (Okyar) Bey, kendisini ziyarete geldi. Fethi Bey, hatıralarında bu ziyaret sırasında köşkte yapılan çalışmalarla ilgili olarak şunları anlatmıştır :
“...24 Temmuz 1930 günü öğleden sonra Gazi, beni otomobille Yalova’daki çiftliklerini gezdirdi. Araziyi, yapılan binaları ve altına kızaklar konarak bir küçük köşkün mevkiini beş on metre değiştirmek için nasıl çalışıldığını gördük. Sonra köşkün yanında kurulmuş olan eski sultanlara ait iki güzel çadırın içinde istirahat ettik. Çadırların her biri nefis sanat eseri idi. Biraz istirahat tan sonra, otomobil ile Yalova kaplıcalarına döndük.”
Şehremaneti Fen Heyeti (Belediye Fen İşleri), 7 Ağustos 1929 Perşembe günü Yalova’ya bir gezi düzenledi. Bu geziye İstanbul’da bulunan bütün mimar ve mühendisler davet edildi. Köşkün yürütme çalışması, olasılıkla Atatürk’ün isteğiyle, mühendislerin önünde yapılacaktı.
8 Ağustos 1930 Cuma günü öğleden sonra saat 15 00 civarında, yürütme çalışması başladı. Bu çalışmayı Gazi Hz. (Atatürk), kız kardeşi Makbule (Atadan ) Hanım, Vali Vekili Muhittin (Üstündağ) Bey, Emanet Fen Müdürü Yusuf Ziya (Erdem) Bey, İstanbul’dan gelen mühendisler ve gazeteciler izlediler.
Köşkün yürütülme işlemi iki safhada yapıldı.
8 Ağustos 1930 Cuma günü, öncelikle yapının teras bölümü ( toplantı salonu olarak kullanılan, üç yanı camlarla kaplı bölüm) kaydırıldı. Geri kalan iki gün içinde de, ana binanın raylar üzerinde yürütülmesi işlemi tamamlandı ve bina, 4metre 80santimetre kadar doğuya kaydırıldı.
BÖYLELİKLE KÖŞK YIKILMAKTAN, ÇINAR AĞACI KESİLMEKTEN KURTULDU.
GERÇEKTE, BURADA ÖNEMLİ OLAN KÖŞKÜN YÜRÜTÜLMESİ DEĞİL, VERİLMEK İSTENEN MESAJDI. ATATÜRK, YALOVA’DAKİ BİR ÇINAR DALINI BAHANE EDEREK TÜM KAMUOYUNA BİR MESAJ VERMEK İSTEMİŞTİ. YOKSA, KÜÇÜK BİR BİNAYI YIKIP, YERİNE YENİSİNİ YAPMAK ÇOK DAHA KOLAYDI.
ATATÜRK ORMAN ÇİFTLİĞİ
Atatürk bir gün "Gel Tahsin seni bir yere götüreceğim, fikrini almak istiyorum" der. Birlikte giderler. Tahsin Bey Ata'nın gösterdiği yere bakar. Burası bataklık, sivrisinek içerisinde, hayvan leşlerinin olduğu berbat bir arazidir. Atatürk, bütün masrafları cebinden olmak üzere burayı bir çiftlik yapmak istediğini söyler. Tahsin Bey: "Paşam buranın ıslahı ya sizin paranızı tüketir, ya da zamanınızı. Neden bu kadar mümbit topraklar varken burayı tercih ettiniz?" der. Atatürk'ün cevabı kesindir: "Ben zor olanı yapayım da siz arkamdan kolayları nasılsa yaparsınız" Tahsin bey "Paşam burada bir şey yetişmez pek uğraşmayın" diyerek karşılık verir. Atatürk bunun üzerine: "Tahsin buraya ziraatçileri getir ve incele, bana da resmi rapor getir." Tahsin Coşkan gereken incelemeyi yaptırır ve " Burada bir şey yetişmez" yazılı ziraatçiler tarafından bir yazıyı götürür. Atatürk yazıyı okur ve yanına aynen şu cümleyi yazar:"BURASI VATAN TOPRAĞIDIR, KADERİNE TERKEDEMEYİZ" Gerçekten bir müddet sonra burası akasyalarla, köknarlarla, çamlarla ağaçlandırılır. Havuzlar yapılır bütün masrafları da Atatürk tarafından karşılanır. Atatürk Çok mutludur. Nebizade adlı arkadaşı bir gün " Paşam senden başka bir tek kişi burada ağaç yetişeceğine inanmadı. Peki, sen nasıl anladın burada orman olacağını?" der. Atatürk "Gel gel Nebizade gel... Şimdi anlatacağım sana. Hani, Tahsin Coşkan'ın burada bir şey yetişmez dediği günün akşamı tebdili kıyafetle Çankaya’dan kaçtım. Buradaki köylere geldim. Köylüler beni tanımadılar. Ağalar dedim burada ağaç yetişmeyeceğini en kolay yoldan nasıl ispat edersiniz dedim. "Al dediler" bana bir testi su verdiler, birde kazma kürek. "Kaz orayı, iki gün sonra gel biz sana ne olacağını söyleriz" dediler. Ah... o iki gün Çankayada nasıl geçti, bir Allah bilir bir de ben. İki gün sonra gittim testiyi çıkarttım. Testinin içindeki su bitmişti. Köylülere uzattım. Dediler ki bana "Ağa testide su kalmamış, toprak su emiyor, bakma bunun üstünün kuru olduğuna, biraz uğraş burada ne ekersen onu biçersin" ve hani Tahsin Coşkan’ın o raporu bana getirdiği gün ben çoktan projeye başlamış epeyce de ilerlemiştim" der.
      Vatan toprağını kanımızın son damlasına kadar kaderine terk etmeyeceğiz.
Sevgiyle kalın.
Bayram VANLI
Karaman TEMA Yavru TEMA Sorumlusu