Çeşitli sebeplerin varlığı halinde evlilik, sona erebilir. Eşlerden birinin ölümü, cinsiyet değişikliği, evlilik hükümsüzlüğüne sebep olan hallerin varlığı, eşlerden birinin gaipliğine karar verilmesinde mahkemenin evliliğin feshine karar vermesi durumunda ya da boşanma ile evlilik sona erer. Boşanma sebepleri, TMK m. 161-166 arasında sayılmıştır. TMK m. 161-165 arasında düzenlenen zina, hayata kast pek kötü veya onur kırıcı davranış, suç işleme-haysiyetsiz hayat sürme, terk ve akıl hastalığı; boşanmanın özel sebepleri olarak değerlendirilir. TMK m. 166’da düzenlenen evlilik birliğinin temelinden sarsılması, özel bir nedeni ya da olayı karşılamaz. Evlilik birliğinin temelinden sarsılması neden olan olay, her somut olaya göre değişiklik gösterir. Bu sebeple TMK m. 166’da düzenlenen boşanma sebepleri, niteliği itibariyle genel boşanma sebepleri olarak karşımıza çıkar.

Türk hukukunda sosyal medya paylaşımları, münhasır bir boşanma sebebi olarak düzenlenmemiştir. Dolayısı ile her somut olayın, boşanma sebeplerine göre ayrı ayrı değerlendirilmesi ve hangi kategoride yer alacağının hâkim tarafından tespit edilmesi gerekir.

Somut olayda davalı eş hem mobil telefonundan hem de bilgisayarından sürekli olarak Facebook isimli sosyal paylaşım sitesini kullanmaktadır. Yargıtay, yapmış olduğu değerlendirmede davalı eşin zamanının çoğunu Facebook’ta geçirmesinin TMK m. 185/II’ deki evlilik birliğinin mutluluğunu sağlama konusundaki özen yükümlülüğüne aykırı davrandığını belirtmiştir. Davalı eşin bu davranışı, TMK m. 166/I gereği ortak hayatın sürdürülmesinin diğer eş için beklenmeyecek derecede temelden sarsılmasına yol açmıştır. Bu sebeple Yargıtay, eşlerin TMK m. 166/I uyarınca boşanmasına karar verilmesi gerekirken davanın reddedilmesi gerekçesi ile yerel mahkemenin kararını bozmuştur.

Türk hukuk sisteminde boşanma sebepleri sınırlı sayıdadır. Gelişen ve değişen toplum hayatında meydana gelen yeniliklere kimi zaman kanuni boşanma sebeplerinin yetersiz kalma riski mevcuttur. Bu riski, yargı kararlarına yansıyan sosyal medya paylaşımları ile görmekteyiz. Yeni bir iletişim aracı olarak ortaya çıkan sosyal medya, dünyanın hemen hemen her yerinden bağlanan kullanıcıların, internet üzerinden sürekli sesli, görüntülü ya da yazılı şekilde veri girişi sağlayarak iletişim kurdukları alan olarak tanımlanabilir. Türkiye’de Facebook, Twitter, Snapchat, Instagram, Linkedln gibi birçok sosyal paylaşım sitelerinde kullanıcılar sürekli yazılı, görsel ya da sesli paylaşım gerçekleştirmektedir. Bu sosyal paylaşım siteleri üzerinden gerçekleşen paylaşımlar, çeşitli sebeplerle mahkemelere sunulmaktadır. Söz konusu paylaşımların ispat hukuku bakımından hukuki niteliği ve edinilme şekli önem teşkil etmektedir.

HMK m. 199, “uyuşmazlık konusu vakıaları ispata elverişli yazılı veya basılı metin, senet, çizim, plan, kroki, fotoğraf, film, görüntü veya ses kaydı gibi veriler ile elektronik ortamdaki veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcıları bu Kanuna göre belgedir” düzenlemesi ile genel bir tanım getirmiştir. Buna göre çeşitli yöntemlerle aktarılan verilerin, hukuki niteliğine dair genel bir düzenleme getirilmiştir. HMK m. 199, elektronik ortamda paylaşılan yazılı, sesli ya da görsel paylaşımların belge niteliğini haiz olduğu ifade edilmiştir Sosyal medya paylaşımları, elektronik ortamdaki veriler aracılığı ile bilgi taşıdığından, bu paylaşımların hukuki niteliği itibariyle, belge niteliğini haiz olduğunu ve takdiri delil olarak değerlendirileceğini söylemek mümkündür.

Bir delilin, somut olayın ispatında rol alabilmesi için, hukukun cevaz verdiği yollardan elde edilmesi gerekir. Zira bu duruma ilişkin AY m. 38/VI, açık bir düzenleme getirmiştir. Buna göre “kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular, delil olarak kabul edilemez.” Delillerin elde edilmesinde, Anayasa ile güvence altına alınan bu düzenleme, medeni usul hukukunda da yer almıştır. HMK m. 189/II’ ye göre “hukuka aykırı olarak elde edilmiş olan deliller, mahkeme tarafından bir vakıanın ispatında dikkate alınamaz.”

Sosyal medya paylaşımlarının delil olarak değerlendirilebilmesi için, ilgili paylaşımların, paylaşımda bulunan kişinin rızası ile elde edilmiş olması gerekir. Sosyal medya paylaşımları diğer delillerle desteklendikleri takdirde delil olarak hükme esas alınabilir.