“Ve bi hakkısmike ve esrari ıbadike aleyke ya rabb.(Hak olan ismin ve kullarının sırları hürmetine beni kulluğundan bir lahza uzaklaştırma Rabbim.)”

Hakkı Dayı deyince hepimizin aklına, TRT ekranlarının sevilen istihbarat dizisi Teşkilattaki başarılı rolüyle  sinema ve tiyatro sanatçımız Tuncer Salman gelmiştir. Başarılı sanatçımızı bu yazımız vesilesiyle de anmış olduk. Kendisine ve tüm sanatçılarımıza başarılar diliyorum. Konu başlığımıza Hak’kı Dayı koymamın sebebi, konumuz “Hak” üzerine ve toplumumuzla iç içe olan “Dayın Varsa” sözünden ilham alarak seçtim.

Yazımıza Yunus Emre’nin “Bir hastaya vardın ise, Bir içim su içtin ise, Yarın anda karşı gele, Hak şarabın içmiş gibi.” Sözü ile giriş yapalım.

 Hak deyince akan sular durur der büyüklerimiz, hak bir adalettir, hak bir vicdandır, hak bir dürüstlüktür, hak bir doğruluktur, hak bir yaşam biçimidir, hak bir Allaha yakınlıktır, hak bir menfaattir, bazı kişilere göre ise hak diye bir kavram yoktur. Hak ile ilgili kavramları çoğaltabiliriz. Ama biz işin bu yönüne bakmayacağız tabi ki, bütün konularımızda olduğu gibi “Hak” ka da farklı bir bakış açısıyla yaklaşalım.

Hz. Mevlana ne güzel söylemiş “Hak yolunda hakikate varmak sözle olmaz, inandığını yaşamakla olur.” -“Hak kuldan intikamını kul ile alır. Din irfan bilmeyen bunu kul etti sanır. Emri bari olmadıkça sanma bir çöp kıpırdanır.”

Bütün alemleri Cenabı Allah yarattı, can verdi hayat verdi, geceyi gündüze kattı. Topraktan verdiği şekile ruh verdi. Hayvanlar alemini, insanlar alemini ve diğer alemleri yarattı. Her bir alemin kendine göre vazifeleri ve görevleri var. Hepimizin Allaha karşı bir görevimiz, bir vazifemiz, bir sorumluluğumuz var. Müslüman’mış, Hristiyan’mış, Musevi’ymiş veya bir başka inançtan bunun hiç önemi yok. Hepimizin Allah’ın koyduğu kural ve nizamlara uymakla yükümlüyüz. Tabi şunu da unutmayalım, son hak dini Müslümanlığın da ve biz Müslümanlarında bu konuda sorumluluğu bence diğer dinlerden daha fazla olmalı diye düşünüyorum. Ama temelde Allah inancına göre hareket etmeliyiz. Tabi inancı olmayan insanlara da bir şey diyemeyiz. Adam zaten inanmıyor inancı yok, yapacak bir şey yok o insan için… Allah’ım ıslahını versin. “Kula bela gelmez hak yazmadıkça, hak bela vermez kul azmadıkça.”

Hak hayatımızın her yerinde bize devamlı el sallıyor. Hayatımızın her anında bizi sınava tutuyor. O kadar bizimle bütünleşmiş ki adeta elimizle, dilimizle, gözümüzle, ayaklarımızla birlikte hareket ediyor. Bilmiyorum belki de bu kadar bütünleştiğimiz için hak’kın farkında değiliz, onu artık galeye almıyoruz. “Kendi hakkınız dururken başkasının hakkına göz dikmeyin, sonra başka birisi de sizin hakkınıza göz diker.” Sözü ne güzel söylenmiş tıpkı zincirleme reaksiyon gibi…

“Yaşam sana ne getirirse kabul et. Ama kimsenin hakkını ve özgürlüğünü almasına izin verme!” Osho

Maalesef yukarıda da söylediğim gibi, bizim Elhamdülillah Müslüman kimliğimiz var. Onun için maalesef diyorum. Gözlemlerime dayanarak söylüyorum, ben Almanya da üç yıl çalıştım bariz şekilde fark ettiğim en önemli şeylerden biriside Alman halkının hak’ka çok dikkat etmesi oldu. Almanya da saatli ücretle çalışırdık, patron cumartesi iş bitiminde haftalık ücretimizi elimize sayardı. Yine Almanyadan bir örnek; Otuz yıl önce Almanya da bir yıl çalışmış, Türkiye ye dönüş yapmış biri 65 yaşına gelince hiçbir şeyden haberi yok Almanya dan emekli maaşı geliyor. Onu için diyoruz ki, bizim sorumluluğumuz diğer insanlardan kat kat fazla, bizim cezamız kat kat fazla olur. Ama, bunu bildiğimiz halde bile bile; gürültü yapmakla, laf sokuşturmayla, dedikodusunu yapmakla, ona ait bir şeyini almakla, Ramazan Ayında bir zekatımızı ihtiyaç sahibi bir komşumuza vermemekle, kışın odunu kömürü olmayan bir komşumuz varken rahat uyuyabiliyorsak, evinin önüne çöp atarak  vb. komşumuzun hakkına giriyoruz. Arkasından kuyu kazmakla, iş verene şikayet etmekle, mesaiden çalmakla, rapor almakla, az çalışmakla, gıybetinizi yapmakla, bir iş yaparken yardım etmemek, bulunduğu mevki ve makamı kötüye kullanma vb. iş arkadaşımızın hakkına giriyoruz.

“Hakkı görenler, kalbindeki göz ile yahut gözündeki kalp ile bakanlardır.”

 “İnsanoğlu yalnız kendi rahatını düşünür, eğer rahat yaşamak için kardeşlerimizin hakkını yer onları ezersek, işte o vakit kötülük etmiş oluruz.”

Sıla-i rahim yapmayarak, mirasta haksızlık yaparak, zor durumda yardımına koşmayarak, düğününde/cenazesinde yanında bulunmayarak, Kurban Bayramında kurbanımızı bir akrabamıza değil de yabancı birine vermekle vb. akrabalarımızın hakkına giriyoruz.

 “Tabi ki hakkımı yiyebilirsin ama dikkat et sindirmesi zor olur. Kul hakkıdır acı olur, keder olur, bela olur yapışır canına.”

Yanınızda çalışan bir kişinin yevmiyesini zamanında veya hiç vermeyerek, izin kullandırmamak, aşağılamak/hakaret etmek, mobing yapmak, tacizde bulunmak vb. işçinin/emekçinin hakkına giriyoruz. İşe geç gelmekle, iş yerinde dedikodu yapmakla, makinelere ve diğer araç gereçlere zarar vermekle, çıkan ürünlere zarar vermekle, hasta olmadan rapor almakla vb. işverenin hakkına giriyoruz.

“Hak bellediğin yolda yalnızda olsa gideceksin.” Tevfik Fikret

 “İnsanlar, nerede kuvvet görürse hak orada sanır, oysa hak ile güç pek az birleşirler.” Jospeh Roux ne güzel söylemiş anlayana…

 İş  yaptırmak için resmi dairelere veya hasta hanelere gelenlerle ilgilenmemek, Toplu taşıma araçları, otobüs ve dolmuşlarda uyulması  gereken  kurallara uymamak, Sitelerde ve toplu yaşam alanlarında düzene uymamak, Pikniğe çıktığımızda doğaya piknik  artıklarımızı atmak, hayvanlara kötü  muamelede bulunmak, Belediyenin bıraktığı bir çöp konteynırına, bir oturağına zarar vermek, yaptığı bir taşı sökmek  topluma karşı bir hak değil midir.  Tarihi eserlerimize bir sprey boyayla yazı yazmak, define aramak için her yeri delik deşik edip birde orayı bir canlı düşer diyerek düşünüp kapatmamak hak değil de nedir? Alkol alıp sokaklarda silah sıkmak, yolun ortasında gece yarısı oynamak, ona buna sataşmak ve bu sebeple güvenlik güçlerimizi fuzuli yere meşgul etmek hangi hakka sığar. Alkollü, telefonla konuşarak   veya uykulu araç kullanıp trafiğe çıkarak başkalarının canına, malına zarar vermek hangi haklarımızdan acaba. Elimizdeki yetkileri kötüye veya çıkarlarımız doğrultusunda kullanmak hakkını bize birileri verdimi acaba diye bir düşünelim. Camiden çıkarken hayırsever bir vatandaşın verdiği yemeğe sıraya girerken aralara girerek yemekten önce  hak yiyoruz. Bütün bunları binlerce örnekle çoğaltabiliriz.  Birbirimizin hakkını gözetelim koruyalım, her şey kul hakkına girer bunu unutmayalım. Öyle bir hale geldik ki, hak diye bir şeyin olmadığını savunan yazarlar olan Duguit ve Kelsen’in söylemlerini haklı çıkartıyoruz. Hak var arkadaşlar bunu unutmayalım hiçbir zaman. Biz ne kadar dürüstsek o kadarda hak kavramına inanıyoruz demektir. Dürüstlüğümüz kadar hakkımız var.

 “Ahirette her hak sahibine hakkını vereceksiniz. Hatta boynuzsuz koyunun boynuzlu koyundan kısas suretiyle hakkı alınacaktır.” -Hadisi Şerif

“Hak her şeyin üstündedir, sert rüzgarlar onu deviremez.” Tevfik Fikret

“Bazı şeyleri hak edenden esirgemek kadar hat etmeyene vermekde haksızlıktır.”

Her şeyi kendimize hak görmekten vaz geçelim artık. Kendimizi muhasebeye çekelim. Yaklaşan şu mübarek üç ayları da fırsat bilerek kendimize bir çeki düzen verelim.

Konfiçyüz’ün dediği gibi “Asil ve haysiyetli insan hak ve adaleti her şeyin üstünde tutar”

Unutmayalım sadece bize sunulan hak, onun harici hiçbir şey bize hak değil. Hiçbir zaman bize sunulmayanı hak olarak görmeyelim. Bize hak deyip arkasına sığınmayalım. Hakkımız olanı Allah önümüze zaten koyuyor. Yazımıza şu anlamlı sözlerle bitirelim ve sloganımız “Hak’lı bir dünyada yaşamak” olsun…

“Hakkı sevmek kolay, güç olan hakkı sevmektir. Bilin ki yaşamın sırrı, güç olanı başarmaktır.”

“Hiçbir zaman haklarını aşma; çünkü başkalarının sınırlarına saldırmış olursun.”