Mübarek üç ayların ve bin aydan daha kıymetli Ramazan ayını idrak ettik ve mübarek Ramazan Bayramımızı birlik içinde gerçekleştirdik. Ramazan Bayramı, bizim Türk olma özelliğimize, gücümüze ve  birlikteliğimize bir kez daha vesile oldu.  Hem bir ramazan Bayramı sonunda hem de, çok özel bir gün olan, 13 Mayıs 1277 yılında  Karamanoğlu Mehmet Beyin “Bugünden sonra hiç kimse, dergahta, divanda, mecliste ve sarayda, Türkçeden başka dil konuşmayacaktır” fermanını bütün Türk devletlerine göndermesinin 745. Yılı münasebetiyle Karamanoğlu devletinin cengaver komutanı, bir  erenimizi, bir Allah dostumuzu bir Karaman sevdalısını daha sizlere  tanıtma/anlatma fırsatımız olduğu için yüce rabbimize şükürler olsun. Türkçe dil fermanının 745. Yılında böyle büyük bir komutanı böyle  mübarek insanları anmak ve okumak bizlerin Allah katında daha da iyi mertebelere çıkmamıza vesile olacaktır. Karaman ilimizin tanıtımına 70 bin erenle çıkarken her kapıyı zorladık, her taşın altına bakmaya çalıştık, her kitabın sayfalarında bir ipucu aradık, her haberde bir Karaman aşığı aradık. İşte bu arayışlarımızın sonucu da ortaya bu yazılarımız çıkmaktadır. Yazılarımızın kaynağı birilerinin dediği gibi kopyala yapıştır değil hiçbir yerde bulamayacağınız yazılardır. Çünkü kaynağı 70 bin erenden gelen ilhamdır.

Nasıl bu gün bizler Karaman için bir şeyler yapmaya çalışıyorsak, insanoğlunun ilk zamanlarından bu yana da Karaman için bir şeyler yapmaya çalışanlar devamlı bulunmaktaydı. Her dönem bir peygamber, bir evliya, bir eren, bir ilim adamı, bir savaşçı, bir siyasetçi, bir tarikat şeyhi, bir filozof, bir yazar… Karamanın bir adım ileriye gitmesi için çabalamışlardır. Bu güne kadar karaman için elini taşın altına koyanlar ve bundan sonrada koyacak olanlardan Allah razı olsun. Her şey şu yaşadığımız peygamberler ve evliyalar yurdu Karaman için diyoruz.

İşte Kaya Halil Bey’de yaşadığı dönem içinde, bir Karaman sevdalısı, bir Karaman aşığı, bir Karaman fedaisi olmuştur. Dikkat ettiniz mi bir evliya eren demedim. Çünkü, Kaya Halil Bey bir tarikat piri veye bir tekke eğitimi almamıştı. O bir cengaver, bir savaşçı ve bir fedaiydi. Kaya Halil Bey bir taş ustasının küçük oğluydu, daha doğduğunda iri cüsseli ve kara yanız bir bebekti. Annesi doğumdan sonra ilk  aylarında  nazar değmesinler diye hiç göstermemiş, daha sonraları da soranlara yaşını hep büyük söylemiştir(üç aylıkken bir yaşında demiş, üç yaşında iken beş yaşında demiş…). Küçük yaşlarda taş ustası olan babasının yanında pişmiş, Larende’nin güreş tutanı olmuş, hem bilek güreşinde hem de normal güreşte onun kimse sırtını yere getiremez olmuş.. Halil artık halk arasında Kaya Halil olarak anılmaya başlamıştır. Halil bileğine kuvvetli olduğu kadar uzun boylu, iri cüsseli, yakışıklı, dürüst, ahlaklı  ve karakterli bir gençti. Halil’in bu durumu Karamanoğulları sultanı Süleyman Şahın dikkatini çekti ve huzuruna çağırdı. Kaya Halil’e yanlarında savaşa katılmasını ve asker olmasını teklif etti. Kaya Halil zaten çocukluğundan bu yana içinde bir uhde olan askerlik teklifini duyunca kalbi duracak gibi oldu ve hiç tereddütsüz kabul etti. Kaya Halil tercih edilmenin verdiği mutlulukla askerlik eğitimine dört elle sarıldı. Eğitimlerde her zaman birinci geliyordu. Süleyman  Şah bir süre sonra, güvenilirliğinden emin olduktan sonra Kaya Halil’i kendisine fedai olarak seçti. Onu en zor ve istihbarat görevlerine gönderiyordu. Savaşta en ön saflarda yer alıyordu. Onu Karaman için canı gönülden mücadele ettiğini gören bir kişi kendisinin demirci ustası olduğunu söyleyerek, kendisine bir kılıç ve saldırma(büyük bıçak) hediye edeceğini söyleyerek ona bu iki değişik kılıcı verir ve ortadan kaybolur.  Kaya Halil bu duruma anlam veremez, fakat yine de memnun olur bu duruma. Kaya Halil bir istihbarat görevine gittiği esnada hanın birinde mola verirken arkadan sessizce suikast yapmak isteyen biri yanaşır. Kaya Halil yorgun ve yemeğini yerken hiç farkında olmaz. O esnada bir mucize gerçekleşir, kınında bulunan saldırma yerinden çıkarak suratla suikastçının kalbine saplanır. Kaya Halil aniden yerinden  fırlar, bir bakar  ki suikastçı cansız yerde yatıyor ve kalbinde kendine ait olan saldırma bıçağı saplıydı.  O an anlar ki kılıcı ve saldırmayı hediye eden kişi bir Allah dostuydu, bir hızır(a.s.) dı. Görevini tamamlayan cengaver Larende de o demirci ustasını aramaya başlar lakin ne bilen vardır nede gören. Bu durumu Süleyman Şaha anlatan Kaya Halil’i, sultanı ordunun başına komutan olarak atar. Bu olaydan sonra Kaya Halil Beydeki kılıçların efsunlu olduğu halk arasında söylenir. Bir çok kötü amaçlı kişiler bu kılıçlara ulaşmaya çalışsa da başarılı olamazlar. Bu efsunlu kılıçlarla da bir çok savaşta başarılar elde etmişlerdir. Süleyman Şahtan sonrada Alaaddin Beyin komutanı olmaya devam etmiştir. Kaya Halil Bey o güzel ahlakıyla canı gönülden bir devlet aşığı olarak  bir Karaman aşığı olarak Türklüğe hizmet etmiş, sağlığında devletten sadece geçimini sağlayacak kadar maaş almış fazlasını almamıştır. Kaya Halil Bey’e her ne kadar bir evliya bir eren değil desek de o güzel  insanın  içinde bir evliya bir eren yatıyor. Ölümünden sonra 1409 yılında  adına Abbas Mahallesi Hoca Mahmud Caddesi üzerinde  bir cami, türbe ve çeşmesi yaptırılmıştır.

Efsunlu olan kılıç ve saldırması yakın zamana kadar sandukasının üzerinde durmaktaydı. Son elli yılda kaybolduğu/çalındığı tahmin edilen kılıç ve saldırma şu anda kimdeyse lütfen getirip yerine koyun; neden derseniz o efsunlu kılıç ve saldırma  sizin de  kalbinize saplanabilir veya sizlere uğursuzluk getirebilir.. Mübarek insanların ve böyle Allah dostlarının  emanetlerine el sürülmemesi gerektiğini başınıza bir iş geldiğinde anlarsınız ama iş işten geçer. Haydi güzel kardeşim o kılıcı ve saldırmayı sessizce getir, camimizin hocasına teslim et(Hocamız seni ele vermeyecektir korkma).

İçinde bulunduğumuz ve 745. yılını kutladığımız Türk Dil Bayramının bu günlerinde, Karamanımızda insanlığın ilk zamanından bu yana yaşamış olan bütün peygamberlerimize, bütün evliyalarımıza, erenlerimize, Karamanoğlu Devletinin kurucularına ve Türkçeye sahip çıkan Mehmet Beye ayrıca Kaya Halil Beyin ruhlarına Allah rızası için, üç Fatiha ve yedi İhlas-ı Şerif okuyup hediye edelim. Mümkünse içinde bulunduğumuz bu özel haftada  Halil Efendi Camimizi ziyaret edelim. Ben geçenlerde iş çıkışı camimize uğradım ikindin namazımı kıldım ve duamı ettim.

Mübarek üç aylar boyunca Karaman erenlerini ve şahsiyetlerini siz değerli okurlarıma anlatmaya çalıştım. İnşallah bundan sonrada bu mübarek zatları tanıtmaya  devam edeceğiz, ömrümüz yeterse  70 bin erene tamamlayacağız inşallah…

Bu yazımız vesilesiyle kutlamakta olduğumuz 745. Türk Dil Bayramımız kutlu olsun. Allahım birliğimizi dirliğimizi bozmasın, şanlı Türk Bayrağımızın altında Türkçe Dilimizi ve Türk  Milletini, şu topraklar altında yatan bütün erenlerimiz hürmetine bütün şer odaklarından korusun.