Ahilik kültürü ve değerlerini ölçü alan bir çok devletler bu gün dünyanın süper güçleri arasında yerlerini almışlardır.

Almanların mesleki eğitim sistemlerinde yüzyıl önce, Osmanlı’daki Ahilik sistemini inceleyerek örnek aldıklarını belirtmişlerdir.

Japon sanayileşmesindeki, vazife şuur’u ve iş ahlakının samurayların geleneksel değerleri ve Konfüçyüs’ün felsefesine dayandırılması sonucu elde edilen başarılarla gerçekleştiği gün gibi ortadadır.. (Not: Konfüçyüs, Çinli ünlü bir bilim adamıdır) “ İyi yönetilen ülkede fakirlik utanılacak bir şeydir. Kötü yönetilen ülkede zenginlik utanılacak bir şeydir" der.

Japon Sanayi Birlikleri, Alman Sanayi Grupları Birlikleri’nin sistemini alarak kendi gelenekleri ile birleştirmek suretiyle kalkınmışlardır. Aynen Alman Sanayi Birlikleri’nde  olduğu gibi gençleri sıkı bir iş disiplini ve güçlü bir ahlak eğitim vererek yetiştirmişlerdir.

Japonya’da işçi işveren arasındaki münasebetler aynı ailenin iki ferdi arasındaki münasebete benzer. Birbirine saygılı ve dayanışma içerisindedirler. İşyerinde tam dürüstlük, ahlaklılık ve özveri ile çalışmak her Japon gencinin ideali olmuştur. Ülkesi için çalışmayı her şeyin üstünde gören bu zihniyet Japon kalkınmasının en önemli dinamiği olmuştur. Bu bilgiler ışığında Japonların kalkınmasında, Ahiliğin temel kaidelerini oluşturan benzer değerler etkili olmuştur diyebiliriz.

Ülkemizde yeni yeni kurumsallaşan Rekabet Kurulu, Patent Enstitüsü, Kosgeb, Reklâm Kurulu yanında Ticaret ve Sanayi Odaları, İşçi ve İşveren Sendikaları, Kooperatifler, Esnaf Odaları, Belediye, Bağ-Kur gibi sosyal hizmet veren kurumlar Ahilik sisteminden günümüze yansıyan kuruluşlardır.

    21’inci yüzyılın ilk çeyreğini yaşadığımız şu günlerde, Ahiliğin ahlak ve çalışmaya ait prensipleri kısaca Ahilik felsefesi, dünyamızda ilerleyen toplumların modeli olacaktır. Bu görüş bir kehanet değildir. Bugün nasıl ki kalkınmış birçok ülkede Ahilik prensiplerinin izlerini görüyorsak, yarın da ilerlemiş toplumların yükselmesinde Ahilik ilkelerinin, önemli rol oynadığı görülecektir.

Ahilikte Yarenlik, Ahiliğin Özellikleri

Modernizm hangi noktaya ulaşırsa ulaşsın, teknoloji hangi sınırları zorlarsa zorlasın, çağın adı atom çağı, uzay çağı, bilgi çağı, güç çağı, teknoloji çağı… ne olursa olsun, “insan” olgusu var oldukça değişmeyen, değişmesi mümkün olmayan değerler vardır. Bu değerler manzumesi şu veya bu din, o veya bu millet, şuradaki veya buradaki devlet farkı olmaksızın topyekun insanlığın müşterek değerleridir.

Dürüst olmak, çevreye faydalı olmak, iyi huylu olmak, doğru sözlü olmak, âdil olmak, munis ve merhametli olmak gibi insanî vasıflar; hürriyet, adalet, eşitlik gibi sosyal kazanımlar bu değerler manzumesinin ilk çırpıda akla gelen unsurlarıdır. Zamanın, ortamın ve türlü şartların tesiriyle bu değerler kimi devirlerde zayıflayabilir, hatta toplum nezdinde değersiz ve gereksiz şeyler olarak algılanmaya da başlanabilir. Bu durum, o değerlerin işlevini yitirdiğinin değil, o zihniyetteki toplumlarda bir sorun olduğunun göstergesidir.

İşte insanı insan, toplumları üstün yapan bu artı değerler sistemi, hem bir yapılanma modeli, hem de bir inanç ve kabuller sistemi olarak Ahilikte karşımıza çıkmaktadır. Bu yüzdendir ki Ahilik, müşterek Şark-İslâm medeniyetinde yeşeren, 13. yüzyıldan itibaren Anadolu’nun her bir tarafında sevgi ve sempati odağı olmuş, bütün çağdaş ve uygar milletlerin, devletlerin benimsemesi gereken “insan” odaklı cihanşümul prensipler manzumesinin adıdır.

Günümüzün yükselen değerlerinin önemli bir kısmının özünde Ahiliğin temel ilkeleri yatmaktadır. Tüketici hakları, sivilleşme, kooperatifçilik, çeşitli meslekî kuruluşların varlığı gibi kavramları Batı’ya aktaran birikim, Ahilik kültürüdür. Ne var ki, bütün bunların yüzyıllar sonra bize dönüşü Batı kisvesine bürünmüş bir hâlde olmuştur. Fakat öz değerlerine yabancı sözde aydınlarımız, “Onlarda ne varsa iyidir.” düşüncesinden hareketle bahsettiğimiz bu değerlere sarılırken, varisi oldukları değerlere arkalarını dönmüşlerdir.

Ahilik, kurum olarak tarihe mal olmuş diğer birçok kurum ve zihniyet gibi işlevini tamamlamış ve devrini kapatmıştır. Ne var ki Ahiliğin toplumlar ve devirler üstü prensipleri, zaman zaman revaçtan düşse de asla ölmez prensiplerdir. Sadece ferdî kemale erme noktasında değil, gerek devletlerin kendi bünyelerindeki, gerekse uluslararası düzeyde toplumsal barışın sağlanmasında Ahilik prensipleri çok ciddî ve göz ardı edilmemesi gereken bir “model” konumundadır.

Bu itibarla Ahilik, yalnızca Türk insanının değil, bütün dünya toplumlarının örnek alması gereken bir insanlık ve ahlâk sistemidir.”