Gerek Dünya, gerek Türk, gerek İslam ve gerek Osmanlı ve gerek ise çağdaş dünya tarihinde pek çok salgın hastalık görülmüş ve bütün dünyayı etkilemiştir.
Osmanlı'da salgın hastalıkların çoğunun adı umumiyetle "taun" yani vebadır.
Bence her salgına veba denilmiş gibi geliyor
Buna dair bilgilerin çoğu İstanbul'u ilgilendirdiği kadardır.
Taşrada ne olup bittiği pek belli olmayıp; nadiren taşraya dair bilgi vardır. Bu da nasıl oluyordu? Ya iş çığırından çıkacak ki, taşradan Dersaadet'e bilgi ulaşsın veya vergi toplanamaz, gerekli asker temin edilemez, sebebi sorulur, oranın yetkilisi de salgından dolayı der.
1500'lü yıllarda "taun" istanbulu esir almıştı, tahminlere göre her gün 500 kişinin öldüğü, padişahın bile sarayını terk ettiği yazılmaktadır.
Yine 1600'lü yıllarda: ve yine İstanbul'da 1625, 1637, 1648, 1653, 1673;

1700'lü yılarda: 1765, 1792;

1800'lü yıllarda: 1812, 1837, 1845, 1842 taunlarında çok büyük nüfus kayıpları olmuştur.
Osmanlı'da İlk defa 1848'de Karantina Nezareti kuruldu.
1894'te başlayan salgının devamı neredeyse 50 yıl sürmüştür.
Karaman ve civarına dair yaptığımız araştırmalara göre

Mesela:

1840'lı yıllarda Karaman (Larende), Ereğli ve Konya ile çevresinde nüfusun %10'u aynı yıl içinde vefat etmiş görünüyor

Bu sıradan bir istatistik değildir, umumiyetle nüfusta artış olması beklenir, o yıllarda İstanbul bazında büyük bir salgın var idi, bundan da anlaşıldığı üzere, Karaman (Karaman'dan kasıt, aşağı yukarı bu günkü Karaman ve Konya'dır) başta olmak üzere memleketin yani Anadolu'nun ve Rumili'nin her tarafında bir salgın olduğu ortaya çıkıyor.

1900'lü yıllara gelince:

Bütün Anadolu böyle idi ama ben burada Karaman'dan bahsetmek istiyorum

Sıtma, frengi, verem, humma, çiçek, ishâl, veba, ve bilumum çocuk hastalıkları Karaman'ı yok ediyordu