“Ertuğrul ÇALIŞKAN” mı?

     (Öncelikle ifade etmek isterim ki bu yazı sonuç kısmı çıkartılmış bir makale hüviyetinde olup, yaklaşık 2000 kelime ihtiva etmektedir. Ortalama 10 dakika okunma süresi bulunduğundan, sosyal medya mecrasında beğeniye ve yoruma arz edilip dikkat çekmek niyetiyle ya da üç beş dakika da göz gezdirilecek, geçiştirilecek bir yazı değildir. Bu cihetle benim dünyamda dişe dokunur yazıları okumaya ve de bu Karaman’dan yana ufki hayallere yer yok diyenler bu tafsilatlı yazıyı okumaya çalışıp kendilerini yormasınlar isterim.)

     Malum olduğu üzere geçtiğimiz hafta bir siyasi araştırma firması vasıtasıyla telefonlarımıza gelen “Sizce Karaman Belediye Başkanı başarılı mı?” şeklinde bir mesaj geldi. Gelen mesaja, yoruma açık olsa da neredeyse herkesin evet ya da hayır diyerek cevaplandırdığı o zaruri ve elzem olduğu kadar biraz tuhaf, biraz, ilginç ama şehir sakinlerinin geleceği açısından ehemmiyetli o suale siz nasıl bir karşılık verdiniz bilemem. Ama bendeniz araştırma niyetiyle tarafıma tevcih edilen bu soru için bu tafsil mahiyetindeki makaleyi yazmayı uygun gördüm.

     Şehrin Belediye Başkanı ile ilgili asıl meseleye değinmezden evvel iletilen soruya EVET ya da hayır diyecek olan yediden yetmişe bütün telefon kullanıcıları hususunda birkaç şey söylemekte yarar var belki de.

     Bir defa başta siyasi görüşü bakımından karşı mahallede oturup kaldırımın solundan yürüyen aileler ve çocukları yanıt olarak tereddütsüz hayır demişlerdir ki başkan, ağzıyla kuş tutsa dahi sözlerinden geri adım attırmazsınız. Beri tarafta ikamet eden ve neredeyse şehrin yüzde atmışından fazlasına tekabül eden çoğunluğun ne cevap vermiş olduğudur irdelenmesi gereken. Çünkü politize olmuş halleriyle direk hayır diyenlerin neden hayır dediğinden çok, 2014 seçimlerinde Ertuğrul Başkan’a oy verenler içerisinden nadir de olsa memnun olmadıklarını ifade edenlerin neden memnun olmadıklarını öğrenebilmektir asıl olan. Bu yüzden, mesaj yoluyla başkanın performansını sorgulamaktan ziyade sahaya inip bu çoğunluğun içerisinde dolaşan az da olsa mutsuz azınlığın varsa şayet verecekleri gerçekçi cevapları yakalayabilirseniz işte o zaman taşlar yerine oturacaktır ancak.

     Ya değilse su faturasını ödemeyip azar işitenlerin, trafik kurallarına uymayıp zabıtanın hışmına uğrayanların, kaldırımı işgal edip cezaya maruz kalanların, yola-yolağa çöp atıp sonra da bu şehir neden bu halde diye serzenişte bulunanların, kaçak kat yaptığı ifşa olunca soluğu belediyede alanların... Beri yanda sağa sola yapıştırdıkları ilan ve afişlerle birçok yeri kirlettiği halde kendisine toz kondurmayanların, işinin başında durmayıp batırınca sebebini belediyeden, hükümetten bilenlerin... Hâsılı başına kuş pislese belediyeyi ya da devleti sorumlu tutanların bir hışımla hayır demiş olmasının pek bir ehemmiyeti olmasa gerek.

      Gelelim Asıl Meseleye...

     Bir yerleşmenin adı, yeri, güzergahı, tarihi, ekonomik ve dini yapısı ne olursa olsun o yerleşmeyi sevk ve idare eden belediye başkanının her şeye lüksü olsa bile bir tek şey lüksü yoktur o da “ Bu iş beni ilgilendirmez” cümlesini özetleyen “Neme lazım” hissiyatını bir kez olsun yaşayamaması /yaşamaması gerektiğidir. İşte bu saikle düşünüldüğü takdirde Karaman’da herkes neme gerek dese dahi bana ne deme lüksü olmayan belki de tek kişidir Belediye Başkanı. Hafta sonları dâhil gece geç saatlere dek -çoğu zaman da tek başına- şehri ve yapılanları gözlemlemek adına dolaşıyor oluşu sizce manaya geliyor dersiniz?

       Bu cihetle bir belediye başkanının görev ve yetkilerinin yer aldığı 5393 Sayılı Belediye Kanunu’nunda geçen ifadelerin pek bir kıymeti harbiyesi kalmıyor sayılır. Aynı zamanda seçildiği andan itibaren bir kamu görevlisi sıfatıyla devlete ait bir tüzel kişiliğin(şehrin) en üst amiridir ki bu mümtaz kimliğiyle eşrafından, ayanına; çocuğundan yaşlısına ve de yerlisinden yabancısına bütün şehir sakinlerinden sorumludur vesselam. Elbette ki yol, kaldırım, sosyal tesis ve aktiviteler ya da temizlik ve benzeri yatırımlar açısındandır sorumluluğu.

      Ayrıca Karaman Belediye Başkanı’nın başarılı olup olmadığı hususunda doğru ve de gerçekçi bir cevap oluşturması bakımından, cevap verecek kişilerin uzun zamandır bu şehirde ikamet ediyor olmasını kanaatimce önemli bir ayrıntı olarak görüyorum. Bir defa resmin tamamını okuyabilmek ve görevdeki başkanı değerlendirebilmek adına geçmiş dönemlerde arzı endam etmiş başkanların yaptıklarına ya da yapamadıklarına az çok tanıklık etmiş olması gerektir diye düşünüyorum. (Örneğin; Yıllar evvel tarladan farksız yollar yüzünden lüks arabasını satmak zorunda kalanları bilirim.)

      Bütün bunların yanında başkanın performansı hususunda objektif bir görüş beyan edecek olan kişinin, başkan’ın göreve geldiği 2014 yılı Mart ayından bu yana belediyenin kurumsal internet sayfasından ilan edilen yıllık faaliyet raporları yanında her beş yılda bir hazırlanan stratejik planında detaylıca incelenmesi ziyadesiyle tavsiyemdir. Ki günlük yerel haber kanallarında başkan adına yer alan haberler ile birlikte yapılan bütün iş ve işlemleri de yerinde görerek, katılarak, gezerek ya da bir şekilde doğru bilgi sahibi olarak konuşması daha mantıklıca olur desem yanılmış olmam herhalde.

     Ülkenin en üst yöneticisi olan, bütün ezberleri bozan, hocasının milli görüş belediyeciliğini İstanbul’da layığı veçhiyle icra eden o abide şahsiyet... Uyumayan, uyutmayan, müstakim olan, cevval ve mahir olan, çığır açan Recep Tayyip Erdoğan gibi bir dehanın örnekliğinde ve önderliğinde giderek büyüyen Türkiye’de siyasi bir makamda ya da mevkide görev almış olmak ya da şimdilerde talip olmak her baba yiğidin harcı olmasa gerektir… Bu gerçeğin ışığında yanı başımızdaki Konya’nın ve de birçok belediyenin ortaya koyduğu değişim ve dönüşüm Karaman özelinde de başkana not vermek için ister istemez kıstas olarak göz önünde tutulacaksa da bu gerçekçi olmaktan çok uzaktır. Çünkü burası birçok üniversite öğrencisinin sekiz on yıl evveline kadar Türkiye’nin en büyük köyü diye nitelendirdiği bir il idi hatırlatırım.

     Ülke yönetimiyle birlikte belediyecilikte de günü kurtarmanın, gelecek seçimi düşünerek yol almanın, göz boyamanın, mış gibi yapmanın, miş gibi olmanın tarih olduğu şu günlerde bir belediye başkanının “Her sabah uyanır uyanmaz yeni bir dağı aşmak zorunda kalırcasına” paçaları sıvaması gerektiği malumun ilanıdır artık. Hülasa Hollywood filmlerinden aşina olduğumuz “Cehenneme hoş geldin” repliği tam da günümüz bakanları, vekilleri, valileri ve de belediye başkanları için göreve geldikleri gün söylenecek bir söz olmuş sayılır. Ezcümle şuurlu bir insan için Belediye Başkanlığı görevi ateşten gömlek olmaktan çıkıp ateşten tulum halini almıştır vesselam.

     “Ertuğrul ÇALIŞKAN” mı, ya da başarılı mı sahiden?

      Bu soruya yanıt aramazdan evvel “Anadolu insanının istediği, beklediği, düşlediği başkan tiplemesiyle örtüşmekte midir Ertuğrul Çalışkan?” sorusuna bir cevap vermek gerekir belki de.

     Bu topraklarda sağduyulu olan her kime sorarsanız sorun başkan dediğin dindar, muhafazakâr, halkın içinden, vatandaş ile oturup kalkmasını bilen amiyane tabirle görebildiğimiz, dokunabildiğimiz, konuşabildiğimiz kısacası bizden birisi olsun isteriz diyecektir. Tarafsız olmak adına başkan Ertuğrul Çalışkan’ın bu şartlara haiz olup olmadığını takdirinize bırakmak isterim. Ama neredeyse yirmi yıldır bu şehri mesken edinmiş bir kardeşiniz olarak bir önceki başkan (Kamil Bey’in mütevazılığını ve kibarlığını zikrederek) Ertuğrul bey gibi yolda sokakta ansızın bizden biri olarak karşıma çıkıveren biri olduğunu söylesem kimse yadırgamayacaktır. Dahası telefon açtığımda telefonuma bir şekilde cevap veren, bazen bir yol kenarında esnafla bazen de bir piknik alanında sivil kıyafetleri ile dolaşır vaziyette buluverdiğim daha önce bir başkan hatırlamıyorum. (Gerçi önceki dönemlerde piknik yapacak, dolaşılacak yerde yoktu hani) Benim bu şehre geldiğim yıldan evvel seksenli ve doksanlı yıllarda görev yapan başkanlardan yana edindiğim bilgi de biri birlerinden pek farksız olmadıklarıdır ki iki binli yılların öncesindeki bazı Refah Partili belediyeler dışında belediyecilik anlayışını bilen bilmekte zaten.

     Kim ne derse desin Karaman gibi gelişmekte olan bir Anadolu şehrinde halk nezdinde şehri topyekûn sahiplenmek, şehri geliştirmek, büyütmek, yaşanabilir bir yer haline getirebilmek adına koşturan Karamanlı sayısı yok denecek kadar azdır. Ayrıca ortak çıkar bilinci oluşturmayı, birçok noktada gönüllü katılımcı olmayı, belki de şehrin tarihi ve sosyo-kültürel dokusunu korumayı tam olarak benimse(ye)memiş çok sayıda kişinin olduğu bir şehirde başkanlık yapmak zor olsa gerektir. (Mesela her bir yerin çekirdek kabuğu, mısır koçanı, pet şişe ile kirletildiği, beton duvarların alengirli yazılarla kirletildiği, toplumsal tepki eylemlerinin sönük geçtiği, bölünmüş ailelerin çok olduğu, önündeki işle meşgul olmak varken birçok mekân ve ortamda belirli kişilerin ardından dedi kodu nevinden yalan yanlış laf edildiği, araçların gelişigüzel park edildiği, mesire alanlarının hor kullanıldığı, kirletildiği) il sayısı çok fazla yoktur diye düşünüyorum.

     Böyle bir şehirde her şeye rağmen Ertuğrul Çalışkan’ın şehri tanıyan, şehrin sosyal, ekonomik ve kültürel yapısı doğrultusunda temel ihtiyaçlarını bilen ve sükûnet ve teenni ile davranıp çözüm arayan bir başkan olduğunu düşünüyorum. Marka şehir olma yolunda yoğun emek harcandığını ben değil yapılanlar söylüyor zaten. Küçük bir şehir olarak kurulduğu ilk günden bu yana neredeyse plansız ve programsız yapılaşan ve gelişen şehri üç beş yılda muntazam hale getirmek kolay bir şey olmasa gerektir. Hele ki geçmişten kalan, bazı güzergâh ve mevkileri düzeltmek için şehrin o kısmını komple yıkmak gerekir diyecek kadar çarpık, biçimsiz ve karmaşık bir temel/geçmiş/kök yapılaşması var ki şimdilerde kim başkan olursa olsun bu gerçek elini kolunu bağlamakta. Ne var ki her şeye rağmen il olduğu 1989 yılından bu yana şehrin ne yönde gelişme gösterdiği ve hangi yıllarda sıçrama yaptığı sorusun cevabını da sizlere bırakıyorum.

     Tesisleşmeden tutun da arsa ve konut üretimine; şirketleşmeden kentsel dönüşüme, yeşil alan çalışmalarından köprülü kavşak-yol ve refüj çalışmalarına; kapalı mekan inşaatlarından açık oyun alanlarına; sosyal yardımlardan, kültürel aktivitelere; evlere tatlı su kazandırılmasından hava alanına varana dek yapılanlar da bu zaruri ihtiyaçlar için harcanan yüklü miktarlardaki paralar da herkesin malumudur sanırım. Her gün yeni bir kararın, denetimin, planlamanın, uygulamanın, itirazların, bilgilendirmenin, yatırımın konuşulur olduğu Türkiye’ye ayak uydurma çabasındaki Karaman’ın üniversiteyle birlikte Anadolu’nun Dil ve kültür şehri yolunda emin adımlarla ilerlediğinden/ ilerleyecek oluşundan benim hiç ama hiç şüphem yok. Yeter ki şehirde yaşayanlar her şeyi başkandan, validen, rektörden ya da organize sanayinde iş üreten fabrika sahiplerinden beklemesinler.

     Bütün bu yazılanları okur okumaz bizim cemiyetin içerisinde serfiraz olmuş bazı dostları, hocaları, ekabir söz sahiplerini ve kanaat önderlerini duyar gibiyim. Kendilerine toz kondurmayan bu Hz. Ömercilere diyeceğim şu ki “Bekara k... boşamak kolaydır, filhakika gelin siz de bir başkanlık yapın ondan sonra konuşalım konuşacaklarımızı.”

     Söylemeden geçemeyeceğim bir mevzu daha var ki o da seksenli ve doksanlı yılların Türkiye’sini aratmayan ya da değişime ayak uyduramayan bazı çevrelerin tutumudur. İyi niyetliymişçesine başkanla, belediye meclisinin fertleriyle, encümenden birileriyle bir şekilde yakınlık kurmuş; ya da başkanın mensubu olduğu partinin il ve ilçe merkezine bir şekilde musallat olmuş söz sahibi, mal-mülk sahibi olan kimi variyetli art niyetli, çıkarcı insanların bu imkânları istismar çabalarıdır. Ki bu tipler günümüz Türkiye’sinde ne yazık ki nüfuz sahibi olmuş birçok şahsiyetsiz, kişiliksiz insanın her il ve ilçe de oluşu gibi Karaman’da temeyyüz etmiş halinden başkası değildirler. Uzaktan görünen bu manzaranın müsebbibi herkese kucak açmak zorunda olan başkan olmadığı gibi, bu ayıp menfaat ve beka peşindeki bu zevatın ayıbıdır... Önemli olan başkanın her şeye rağmen gösterdiği tavırdır. İnanın siz başkan olsanız bu güruh yarın tesi gün sizi bir şekilde bulacak ve bir şekilde musallat olacaklardır hiç şüpheniz olmasın. Ezcümle bu tiplerin nesli hiçbir zaman tükenmedi/tükenmez merak etmeyiniz.

     “Karaman Belediye Başkanı sizce başarılı mıdır?” sorusuna herkesin vereceği bir cevap elbette olacaktır. Kaldı ki gelinen noktada başkan iyidir devam etsin diyenler olacağı gibi, ben anlamam bir daha ki seçimde falan aday olsun diyenlerde olacaktır elbette. Fakat bir mesele daha var ki bir şekilde başkanı temsil eden yardımcıları ve belediye teşkilatının en önemli temel taşları olan müdürlerinden zabıtasına varana dek belediyenin dışa bakan yüzü olan personelidir. Nasıl ki Sultan Mehmet’i Fatih yapan Zağanos Paşa ve Çandarlı Halil Paşa olmuşken beri tarafta onu kaç kez yarı yolda koyan ve yıldızı bir türlü barışmayan diğer bir paşası Veziri azam Mahmut paşa olmuş ise… Nasıl ki Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ı temsil hususunda herkesin takdirini kazanmış devlet adamları olduğu gibi bir türlü halk ile münasebet kuramamış bakan ve vekilleri olmuş ise… Her yöneticinin de elini güçlendiren ya da zayıflatan yardımcıları, çalışanları olur ki Karaman Belediyesi üst düzey bürokratları da en az Başkan kadar ehemmiyetlidir.

     Bütün bu örneklemeler, çıkarımlar ve gerçekler ışığında siz başkan olsaydınız yetkileriniz, mevzuat ve imkânlar ölçüsünde ihtiyaç olan neyi yapardınız ya da yapmak isterdiniz de hala yapılmadı? Ya da başkanın takdir etmediğiniz hangi yanını gördünüz, duydunuz ve bunu bizzat kendisine ifade etiniz de vazgeçmedi bu tavrından. Falan şehirde var da Karaman’da neden yok dediğiniz neyi söylediniz de başkan dönüp yüzünüze bile bakmadı ya da imkân vardı da sumen altı ediverdi. Bir başka deyişle “Kaçtır söylüyorum arkadaş. Bu yanlışta, hatalı uygulamada, gereksiz çalışmada neden ısrar ederler ki” dediğiniz neyi dillendirdiniz de başkan eyvallah etmedi. Sahi başarı ya da bir belediye başkanının başarısından yana kriteriniz nedir, neye göredir, kime göredir sizce, hiç düşündünüz mü?

     Hepsi bir yana, hayatı boyunca bir kez olsun değil ki idarecilik, müdürlük, yöneticilik; sınıf başkanlığı dahi yapmamışken başkanın iyi ya da kötü idareci oluşunu neyle izah edeceğiz acaba. Hem geçmişte birçok belediyenin bu ülkede nelere imza attığı ya da atamadığını görmüşken… Göreve geldikleri şehirlerini milyonlarca lira zarara soktuğunu bizzat yaşamışken… Atılan sahte temellerin, kazılan çukurların, dikilen ucube bina ve taşların bu ülke insanının yüreğinde açtığı yaralara tanıklık etmişken… Şimdilerde de Güneydoğuda bilmem ne şehrinin belediye başkanı devletin ödeneğini terör örgütüne peşkeş çekerken… Ege’de filan şehrin belediye başkanı bazı iş ve işlemlere fesat karıştırmaktan yargılanırken, Marmara’da falan il ya ilçenin başkanı ya da yardımcısı /belediye bürokratı her kimse işte filanla birlikte yolsuzluğa karışıp soluğu yurt dışında almışken…

     Hülasa bütün her şey ayan beyan ortada iken… Bu şehrin belediye başkanı başarılı mıdır sorusunun cevabını varın siz verin?